Ceyhun Kirimli has a PhD. in Biomedical Engineering with areas of competence in Molecular Biology, Genetics & Biomedical Engineering and Computational Sciences with focus on Development and Design of Biosensors.

http://www.linkedin.com/in/ceyhunkirimli
http://ceyhunkirimli.com

Ad Unit

Wednesday, October 29, 2014

Dizel araçlara su/metanol enjeksiyonu ve yararları

Turbo dizel aracınız varsa ve performansından memnun değilseniz aracınıza taktırabileceğiniz kitlerden biri su/metanol enjeksiyonu. Dizel motorlu araçlara yapılan LPG veya NOS enjeksiyonu gibi metanol de aracınızın performansını artırmak için kullanılabiliyor. Öncelikle metanol enjeksiyonunun ne olduğundan bahsetmek ve bu uygulamayla ilgili detaylı bilgi vermek istiyorum.

Su/metanol enjeksiyonu adından da anlaşılacağı üzere suyun ve metanolun değişik oranlarda (amaca göre sizin önceden belirlediğiniz bir oranda) motorun emme manifolduna püskürtülmesidir. Bu oran çoğunlukla %100 su veya %50 su + %50 metanol veya %70 su + %30 metanol olarak önceden belirlenebilir. İsterseniz baska oranlar denemek de mümkün. Aracınıza taktırdığınız kitin deposuna (bazı kitlerde aracın silecek suyu haznesi depo olarak kullanılıyor, nedenini açıklayacağım) istediğiniz oranda karışımı koyabilirsiniz. Metanol su karışımı sıvı olarak emme manifolduna püskürtüldüğünde manifoldun içindeki sıcak havanın ısısını emerek yanma odasına ulaşır. Hatta silindire girerken ve emme valfleri kapanırken dahi ısı emmeye devam eder. Basınç altındaki sıvının gaz hale geçtiği andaki basınç ve sıcaklık doyum noktası olarak adlandırılır. Pistonlar karışımı sıkıştırırken karışım hala sıvı haldedir ve doyum noktasına ulaşmamıştır, dolayısıyla etrafından ısı çalmaya devam eder. (Bunun sebebi suyun yüksek miktarda ısıyı hapsedebilen ısı sığası yüksek bir madde olmasıdır. Yani karışımınız su bakımından ne kadar yoğunsa karışımın doyum noktasına varması o kadar zaman alır ve dizel motorunuzu o kadar soğuk çalıştırmış olursunuz.) Karışımın doyum noktasına ulaşıp gaz haline geçmesi dizelin püskürtülüp alev almasına kadar ertelenir. Faz değişimi sırasında sudaki oksijen molekülleri yakıt ile reaksiyona girer ve böylece daha fazla oksijeni motora su olarak taşımış olursunuz. Ama şunu söylemek gerekiyor ki sadece su püskürtülen uygulamalarda bu şekilde bir beygir gücü artışı görülse de bu artış dikkate alınmayacak kadar azdır. Ama tabiki aynı şeyi metanol için söyleyemeyiz, çünkü metanol en basit alkoldür ve tabiki yanma sırasında açığa çıkardığı yüksek enerjiyi hydrokarbon bağlarında saklamaktadır. Kısacası bir tür yakıttır.

Su/metanol enjeksiyonu ilk olarak Sir Harry Ricardo adlı İngiliz bir mühendis tarafından 40'ların başında keşfedilmiştir. Tabii ki amaç performans artışının ikinci dünya savaşındaki benzinle çalışan uçaklara sağlayacağı avantajdır. İlk çalışmalar sadece suyun püskürtülmesi ile yüksek basınç altındaki buji ile ateşlemeli sistemlerin efektif yakıt oktanının artırılması ve bu şekilde güç artışı sağlanmasıdır. Bu da tabiki it dalaşında üstünlük sağlamak ve savaşı kazanmak demektir. Tabiiki bizim amacımız bu değil...

Biraz da faydalarından bahsedelim. Dizel motorlarda emme manifoldundaki ısıyı düşürmenin bize yararı nedir? Öncelikle, ısı düştüğü için hava daha yoğun hale gelir ve aynı basınç altında ve aynı hacimde daha çok havayı silindire taşımış olmanız demektir. Bu da hem beygirin hem de torkun artmasına sebep olur.

Şimdilerde üretilen bütün dizeller bildiğiniz gibi yüksek teknolojiye sahip turbolar bulundurmakta. Problem ise turbonun çalışma prensibi sebebiyle, yüksek basınç altında emme manifolduna itilen havanın ısısının artması. Her turbonun uygulayabileceği maksimum bir basınç limiti vardır. Eğer bu limite yakın basınçlarda turbonuzu zorluyorsanız (size söylüyorum dizel aracına chip tuning yaptıranlar) bu ısı daha da artar. Turbonuz adeta bir saç kurutma makinesi gibi çalışır. Üzülmeyin çünkü su/metanol kitlerinden en çok faydalananlar bu durumda olanlardır.
Bir diğer fayda ise emme ısısının düşmesinin sonucu olarak egzoz ısısının da düşmesi. EGT denen egzoz gaz derecesinin düşük olması motorunuzun aşırı yük altında zorlandığı durumlarda ısıdan dolayı zarar görmesini ve aşınmasını engeller. Bu nedenle su/metanol kitleri Amerika'da ve Kanada'da en çok olarak yük çeken pick-up kamyonetlerde bulunuyor. Aşırı yükle yüklendiklerinde ve yokuş çıkmak zorunda kaldıklarında dahi motorlarının ısınmaması bu kamyonetlerin motor ömrünün artması için çok önemli bir etkendir.

Metanolu nereden bulacağınız hakkinda da birkac bilgi vermek istiyorum. Kuzey Amerika'da en ucuz ve zaten su ile karıştırılmış metanolu silecek suyu olarak bulabilirsiniz. Evet yanlış duymadınız, Kuzey Amerika'da %30 hatta daha fazla oranlarda metanol içeren silecek suları marketlerde çok ucuza bulunabiliyor. Türkiye'de de hala bu şekilde satılan silecek suyu markaları var. Fakat metanol zehirli olduğundan çoğu marka metanol yerine gliserin içermektedir ve aldığınız silecek suyunun içindekileri bu yüzden mutlaka okumanız gerekiyor. Yanlışlıkla gliserinli silecek suyu kullanırsanız aracınıza veda edersiniz. Kullanıcağınız silecek suyunun içeriğine bakıp içinde metanol olduğundan emin olduktan sonra, içinde parfüm veya temizleyici deterjan (köpüren) olmadığındanda emin olmanız gerekiyor. Metanollü silecek suları zehirli olduğundan su ile karıştırılmaması için kimyasal renklendiricilerle renklendirilir (kırmızı, mavi, sarı gibi). Bundan korkmanıza gerek yok çünkü bu renklendiriceler eser orandadır ve motorunuza zarar vermez.

Gelelim dezavantajlarına. En büyük dez avantajı uzun vadeli kullanım durumunda, motora enjekte edilen suyun zamanla motorun parçalarını paslandırmasıdır. Ama yeni nesil turbo dizel motorların çoğu paslanmaya karşı çok dirençli alaşımlardan veya paslanmayan alüminyum bloklardan üretilmektedir. Eğer aracınızın motor bloğu aluminyum ise endişelenmenize gerek yok.

Son olarak da bir kaç rakam vererek ne kadar bir performans artışı beklemeniz gerektiğinden bahsetmek istiyorum. 2004 model Dodge 3500 Cummins dizel kamyonete uygulanan bir sistemden bahsetmek istiyorum. Araçta dizel chip tuning uygulaması yapılmış ve %32, %50 ve %75 metanol bulunduran karışımlar denenmiş. Aracın fabrika çıkışı verileri şöyle: 279 beygir ve 786 Nm tork (verilen değerlerin hepsi yola aktarılan güç, fabrika verileri gibi krank milinden ölçülmemiş). Chip tuning ile aracın verileri 379 beygir ve 1038 Nm'ye çıkmış. Bu artış chip tuning deneyimi olanları şaşırtmasın çünkü Kuzey Amerika'daki pick-up kamyonetler dayanıklılığı ile meşhurdur (1 milyon km yapmış ve hayatı boyunca yük taşımış bir çok pickup gördüm) ve bunu tabiki motorlarının kaldırabileceği gücün çok altında çalışmasına borçlular. Yüzde 32 lik silecek suyu ile bu değerler 429 bg ve 1183 Nm tork'a yükselmiş. Yüzde 50'lik metanol/su karışımı ile 453 bg ve 1260 Nm tork elde edilmiş. Ve son olarak yüzde 75 lik karışım ile de 487 bg ve 1301 Nm tork'a ulaşılmış.

Kısacası chip tuning uygulaması yaptırdıysanız veya yaptırmayı düşünüyorsanız kesinlikle tavsiye edeceğim bir uygulama su/metanol enjeksiyonu uygulaması. Zaten chip tuning yapılmış turbo dizel aracınıza silecek suyu ile yüzde 13 oranında beygir gücü artışı elde edebilir ve hatta motorunuzun daha sağlıklı ve uzun ömürlü olmasını sağlayabilirsiniz....



Tuesday, October 7, 2014

Iklim degisimi yuruyusu, 21 Eylul 2014

Uc bin motorluk arabamiza binip bulusma yerine gittik. Atmosferdeki karbondioksit artisini protesto ettik. Albertanin cigerinin petrol ve dogal gaz icin sokulmesine uzulduk. Yuruyusten sonra da gece hava soguyor diye dogal gaz yakarak evimizi isittik.



TBay'in cevreci nufusuyla da bu iki yuzlulugumuzu konustuk. Iyi guzel bulusuyoruz, birlikte belgeseller seyrediyoruz, Kanada'nin her kosesinden cevrecileri sehrimizde agirlayip onlarla fikirlerimizi paylasiyoruz da... eninde sonunda hepimiz karbondioksit uretmeye gunluk hayatlarimiza donuyoruz.

Ne yapabiliriz? Burada dunyanin geri kalanindan boylesine izole yasarken, elimizden ne gelir ki? Disaridan gelen herseye bu kadar bagimliyken, biz neyi degistirebiliriz?

Burada beni en cok sasirtan ilk nokta, meyva agaclarinin hali.. Elma Kuzey Amerika'ya 17. yuzyilda koloniler tarafindan getirilmis. Elmanin envai cesidi bu kitayi sevmis, yerlesmis ve yayilmis. Bugun Cinden sonra dunyanin en buyuk elma ureticisi Amerika (Turkiye de ucuncu sirada yer aliyor.).

Kanada'nin her yerinde de elma agacalari mevcut. Agustos-Eylul aylarinda bir cok elma agacinin uzeri meyva dolu oluyor. Sanirim o elmalari yiyen sadece biziz.. Bu yukaridaki resimde okula yurudugumuz yolun uzerindeki bir agaci goruyorsunuz. Agac bir evin bahcesinde, citlerin uzerinden de sokaga tasiyor. Biz bir aydir hergun bir kac tane aliyoruz yere dusenlerden. Ama evin sahipleri bu kadar zamanda agaca ellerini surmediler. Ayni kaderi sehrin her yerindeki bir cok meyva agaci paylasiyor. Agaclara hayvanlarin ulasmasini da citlerle engelledigimiz icin, kilolarca meyvayi curumeye terk edip, kendimiz taa guney amerikadan bir ton karbon dioksit salarak bize ulasan meyvalari yiyoruz.

Bizler, iklim degisimi konusunda endiselenenler en azindan bu elmalarin, meyvalarin yendigine, cope atilmadigina emin olamaz miyiz? Issizligin alip basini gittigi bu sehirde, birilerinin taze meyva yemesini saglariz hem..Sehrin cevrecileri bile benim elma agaclarina neden bu kadar uzuldgumu hala anlamadilar. Ben en azindan birilerinin bu konudaki fikrini degistirene kadar elmalar hakkinda konusacagim, inatciyim..

21 Eylul yuruyusunde katilimcilarin gundemindeki asil konu ise, sehrimizin enerji kaynaklari.. TBay nihayet gecen Nisan ayinda elektrik uretimi icin komur yakmayi durdurabildi. Hydro elektrik sehrimizin ihtiyacinin cogunu karsiliyor. Kapanan komur santrali de biomass santraline cevrildi. Son olarak da gunes enerjisi hizla yayginlasiyor. TBay'in en onemli ozelliklerinden biri Ontario'nun en cok gunes goren yeri olmasi. (Istatistiklerin yalancisiyim). Bir sure oncesine kadar devlet gunes enerjisi yatirimlari konusunda her turlu destegi verirken, simdilerde bize dogal gaz satisini artttirmak istedigi icin, "destek" konusunda sorun cikarmaya basladi. 

Biz de simdilik en cok bu konuda calisiyoruz, elimizden geldigince sesimizi duyurmaya ugrasiyoruz. Cunku yeni bir boru hattini kuzeyimizdeki el degmemis dogal hayatin tam ortasinda istemiyoruz.. 




Yuruyusten fotograflar:
 Her evde 5 arabanin oldugu, "truck=kamyonet" sahibi olmanin gurur meselesi yapildigi bir sehir icin azimsanmayacak bir kalabalik bulustu 21 Eylulde

 Hava 7-9 derece arasinda degisirken, coluk cocugu tsortlarla salmislardi sokaga..
 Kisa bir giris konusmasinin ardindan yuruyuse basladik..


Yurusumuzun sonunda kendi gundemimiz olan Energy East boru hatti ve engellemek icin elimizden ne gelecegi sorusunda konusmaya basladik

Biz ayrilirken, bir sonraki protesto etkinligimiz planlanmaktaydi..


Sunday, October 5, 2014

The Human Scale - Insan Olcegi

Kis kapida malum, bizim gezip tozmalarimiz da suyunu cekmek uzere.. Ee kis kapida malum, son zamanlarda her gunes gordugumuzde kendimizi parklara bahcelere atiyoruz, okunacak kitap listem rafa kalkti.. Yani kis kapida malum, blogumu boslamistim.. Iki hafta once Iklim degisimi yuruyusunden donerken izledigim belgeselleri de burada paylasmaya karar verdim. Gecen yaz, ozellikle de benimki Turkiye'deyken kendimi belgesel izlemeye adadim. Bircogundan cok etkilendim, bazilarini ikinci kez, kacirdigim detaylari da ogrenmek icin tekrar izledim. Paylasmak istedigim ilk belgesel'in adi: Insan olcegi. Danimarkali yonetmen Andreas M. Dalsgaard tarafindan cekilmis, sehirlesme uzerine bir belgesel..


Insan olceginin izleyicisine verdigi mesaj ise cok net: "Modern dedigimiz sehirlerimiz insana gore tasarlanmiyor."

Insan olcegi, mimar ve profesor Jan Gehl'in fikirlerini ve calismalarini temel alarak, dunyanin dort bir tarafindan 5 sehri (Kopenhag-Danimarka, Chongqing-Cin, Dhaka-Banglades, New York-ABD, Christ Church-Yeni Zelanda) inceliyor.

Filmde verilen rakamlara gore: Bugun dunya nufusunun %50'si sehirlerde yasiyor, bu sayinin 2050'de %80'e ulasacagi tahmin ediliyor. Mega bir sehirde milyonlarca insanla birlikte yasamak hem buyuleyici hem de kaotik olabiliyor. Ancak asil nokta insan denen canlinin nasil yasamak istedigini bilmiyoruz, ve sehirlerimizi kurarken bunu hic umursamiyoruz. Bilinen tum bitki ve hayvan turlerinin dogal habitatlarini calisan binlerce bilim adami varken, insanin dogasina en uygun habitatin ne oldugu sorusunu soz birligi etmis gibi gormezden geliyoruz.

"Insan olcegi" insan ve sehir iliskisini dusunurlere, mimarlara ve sehir planlamacilara soruyor. Once Batida tasarlanip, bugun dunyanin dort bir yanina yayilmis, modern sehir anlayisinin insan baz alinarak degerlendirmesini yapiyor. Ortaya cikan sonuc ise carpici: Sehirlerimiz, insanlarin iletisimini, paylasimini engelliyor. Bircok yerde, binalarin giris cikislari bile insanlarin birbirleri ile karsilasmalarini minimize edecek sekilde planlaniyor. Gelismis bir sehir duzeninde, insanlarin normal bir hayat yasamasi icin, hareket kabiliyetlerinin saatte ortalama 60km olmasi gerekiyor.

Ailece, genci yaslisi, coluk cocuk, habire 60 km hizla kosamayacagimizdan, atlarin ortalama hizi bile 40-48 km/saat arasi degistiginden, amator bir bisiklet 50km hizi gectigimizde dagilmaya basladigindan (tecrubeyle sabittir-direksiyon elimde kaldi..:)..), icinde yasadigimiz sehirler bizleri arabalara mahkum ediyor.  Sehirlerimizi orumcek agi gibi saran, kat kat uzayip giden yollar, gokyuzunden bakildiginda ne kadar etkileyici gorunse de, olcegimizi insana gore ayarladigimizda, katedilmesi imkansiz engellere donusuyor.. Alt yapi planlamasi sirasinda yollar, yani araclarin ihtiyaclari on plana ciktigindan, insanlarin yasadiklari sehirlerden ne istedikleri goz ardi ediliyor. Yani, yasadigimiz sehirlerin kalbinde bizler degil motorlu araclarimiz yatiyor.

Iklim degisimi, benzin kaynaklarimizin tukeniyor olusu da goz onune alindiginda belki de sehir tanimimizi yeniden yazmamiz gerekiyor.. Ne dersiniz, sizin yasadiginiz sokaktan, mahalleden beklentiniz ne?

Son olarak, "Insan Olcegi" ekibine filmin teknik detay zenginligi icin tesekkuru bir borc bilirim. Filmin fragmanina asagidaki linkten ulasabilirsiniz:



Bumerang - Yazarkafe