Ceyhun Kirimli has a PhD. in Biomedical Engineering with areas of competence in Molecular Biology, Genetics & Biomedical Engineering and Computational Sciences with focus on Development and Design of Biosensors.

http://www.linkedin.com/in/ceyhunkirimli
http://ceyhunkirimli.com

Ad Unit

Sunday, October 5, 2014

The Human Scale - Insan Olcegi

Kis kapida malum, bizim gezip tozmalarimiz da suyunu cekmek uzere.. Ee kis kapida malum, son zamanlarda her gunes gordugumuzde kendimizi parklara bahcelere atiyoruz, okunacak kitap listem rafa kalkti.. Yani kis kapida malum, blogumu boslamistim.. Iki hafta once Iklim degisimi yuruyusunden donerken izledigim belgeselleri de burada paylasmaya karar verdim. Gecen yaz, ozellikle de benimki Turkiye'deyken kendimi belgesel izlemeye adadim. Bircogundan cok etkilendim, bazilarini ikinci kez, kacirdigim detaylari da ogrenmek icin tekrar izledim. Paylasmak istedigim ilk belgesel'in adi: Insan olcegi. Danimarkali yonetmen Andreas M. Dalsgaard tarafindan cekilmis, sehirlesme uzerine bir belgesel..


Insan olceginin izleyicisine verdigi mesaj ise cok net: "Modern dedigimiz sehirlerimiz insana gore tasarlanmiyor."

Insan olcegi, mimar ve profesor Jan Gehl'in fikirlerini ve calismalarini temel alarak, dunyanin dort bir tarafindan 5 sehri (Kopenhag-Danimarka, Chongqing-Cin, Dhaka-Banglades, New York-ABD, Christ Church-Yeni Zelanda) inceliyor.

Filmde verilen rakamlara gore: Bugun dunya nufusunun %50'si sehirlerde yasiyor, bu sayinin 2050'de %80'e ulasacagi tahmin ediliyor. Mega bir sehirde milyonlarca insanla birlikte yasamak hem buyuleyici hem de kaotik olabiliyor. Ancak asil nokta insan denen canlinin nasil yasamak istedigini bilmiyoruz, ve sehirlerimizi kurarken bunu hic umursamiyoruz. Bilinen tum bitki ve hayvan turlerinin dogal habitatlarini calisan binlerce bilim adami varken, insanin dogasina en uygun habitatin ne oldugu sorusunu soz birligi etmis gibi gormezden geliyoruz.

"Insan olcegi" insan ve sehir iliskisini dusunurlere, mimarlara ve sehir planlamacilara soruyor. Once Batida tasarlanip, bugun dunyanin dort bir yanina yayilmis, modern sehir anlayisinin insan baz alinarak degerlendirmesini yapiyor. Ortaya cikan sonuc ise carpici: Sehirlerimiz, insanlarin iletisimini, paylasimini engelliyor. Bircok yerde, binalarin giris cikislari bile insanlarin birbirleri ile karsilasmalarini minimize edecek sekilde planlaniyor. Gelismis bir sehir duzeninde, insanlarin normal bir hayat yasamasi icin, hareket kabiliyetlerinin saatte ortalama 60km olmasi gerekiyor.

Ailece, genci yaslisi, coluk cocuk, habire 60 km hizla kosamayacagimizdan, atlarin ortalama hizi bile 40-48 km/saat arasi degistiginden, amator bir bisiklet 50km hizi gectigimizde dagilmaya basladigindan (tecrubeyle sabittir-direksiyon elimde kaldi..:)..), icinde yasadigimiz sehirler bizleri arabalara mahkum ediyor.  Sehirlerimizi orumcek agi gibi saran, kat kat uzayip giden yollar, gokyuzunden bakildiginda ne kadar etkileyici gorunse de, olcegimizi insana gore ayarladigimizda, katedilmesi imkansiz engellere donusuyor.. Alt yapi planlamasi sirasinda yollar, yani araclarin ihtiyaclari on plana ciktigindan, insanlarin yasadiklari sehirlerden ne istedikleri goz ardi ediliyor. Yani, yasadigimiz sehirlerin kalbinde bizler degil motorlu araclarimiz yatiyor.

Iklim degisimi, benzin kaynaklarimizin tukeniyor olusu da goz onune alindiginda belki de sehir tanimimizi yeniden yazmamiz gerekiyor.. Ne dersiniz, sizin yasadiginiz sokaktan, mahalleden beklentiniz ne?

Son olarak, "Insan Olcegi" ekibine filmin teknik detay zenginligi icin tesekkuru bir borc bilirim. Filmin fragmanina asagidaki linkten ulasabilirsiniz:



No comments:

Post a Comment

Bumerang - Yazarkafe