Ceyhun Kirimli has a PhD. in Biomedical Engineering with areas of competence in Molecular Biology, Genetics & Biomedical Engineering and Computational Sciences with focus on Development and Design of Biosensors.

http://www.linkedin.com/in/ceyhunkirimli
http://ceyhunkirimli.com

Ad Unit

Saturday, September 20, 2014

Direk Enjeksiyonlu Turbo araclar icin yeni nesil LPG sistemlerinin faydalari

Ford'un ecoboost tanitimi icin kullandigi resimdir
Benzin fiyatlarinin artmasiyla beraber araba ureticileri onlemler almak zorunda kaldilar ve benzini daha fazla car cur edemiceklerini farketmeye basladilar. Tabiki amac tuketimi birazda olsa azaltarak benzin fiyatlarinin araclarda kullanilamayacak kadar pahali olacagi zamani erteleyerek, hali hazirda alt yapisi olan icten yanmali motorlarin bir kac sene daha satilmasi. Bu planlar dogrultusunda son zamanlarda gelistirilen 2 yenilikten bahsetmek istiyorum. Bunlarin ilki direk injeksiyon ile benzini direk olarak silindire yuksek basinc altinda iletmek ve bir digeri de asiri beslemenin geri donusu (turbo yada super charger yada Volkswagen grubun TSI motorlarinda oldugu gibi her ikisi).

1.0 litre Ford Ecoboost'lar, Nissan'in direk injeksiyonlu turbo motorlari ve opelin yeni cikardigi 1.0 SIDI araclar icin hazirlanmis yukaridaki animasyonlari izleyebilirsiniz. Hepsinin ayni teknolojiyi kullandigini goreceksiniz.

Bu yenilikler ile motor hacimleri kuculdu, beygir gucu eski araclara gore cok artmasada tork bazi uygulamalarda artti ve tabiki daha verimli yanma olayi sayesinde daha az benzin tuketimi saglanmis oldu. LPG firmalari icin ise gun dogdu. Cunku yuksek basinc altinda calisan yeni tip enjeksiyonlar LPG'nin ayni benzin gibi sivi olarak silindire puskurtulmesine imkan veriyor ve dahasi bunun icin LPG sistemlerinde aracin manifolduna delikler acilarak yeni LPG enjeksiyonlarinin takilmasina gerek kalmiyor ve aracta kalici bir degisiklik yapilmis olmuyor. Dahasi aracin kendi enjeksiyonlari bu is icin kullaniliyor ve LPG sistemlerinin dayanikliligi gibi sorunlar buyuk olcude azalmis oluyor. Bir diger avantaji ise aracin LPG ile calistirilabiliyor olmasi. Yani eskisi gibi aracin benzinle calistirilmasi ve bir sure sonra motor isindiktan sonra LPG'ye otomatik gecis yapilmasi gerekmiyor. Ayrica bu LPG sistemlerinde gucten kesinlikle dusme yasanmiyor, hatta araciniza bagli olarak bir kac beygir guc artisi olmasi bile ihtimal icerisinde (LPGnin oktani 100-105 arasi degisiyor.).

Her ne kadar Turkiye'de ki cogu LPG ustasi bu sistemleri araclara uygulamaktan cekiniyor olsada, Prins firmasinin en yeni sistemi olan Direct-Liquimax (ve Direct Liquimax 2) sistemleri  bu listede bulunan araclara takilmasi  mumkun. Bir baska listede bu sitede mevcut. Bu listelere ek olarak nissan'in ve renault'nun ortaklasa kullandigi 1.2 tce araclari, ve 1.6 DIG-T (Nissan Juke Nismo veya 2014 Renault Clio RS) motorlarida ekleyebiliriz. TSI'lara takiliyor mu soruyorsaniz, cevabi bu linkte.

Turkiyede su anda en az yakan dizel arac olan Renault Clio'nun dizel modeli ile yine Clio'nun 0.9 litre benzinli turbo ve direk enjeksiyonlu modelini karsilastirmak istiyorum (Araclarin performanslari birbirine cok yakin, benzinli model icin 0-100 km 12.2 sn ve dizel model icin 12.0 sn). Araclari sifir alip 100 bin km yolu 5 senede yaptigimizi (yani yilda ortalama 20 bin km) varsayacagim. LPG li aracin lpg yi benzine gore daha cok yakacagini varsayacagim ve bu orani hesaplarken Yeni Dacia
Sanderonun fabrika verisi olan 7.5 l (LPG)/5.9 l (benzin) oranini kullanacagim. LPG sistemi takilmis ve tuketim testi fabrika tarafindan uygulanmis baska bir arac bulamadim. (bu veriye buradan ulasabilirsiniz, fakat belirtmek gerekiyor ki bu arac eski sistem cok noktali enjeksiyon sistemini kullaniyor ve turbosuda yok, dolayisiyla kullanilan LPG sistemi de eski tip reducer (sivi lpg'yi gaza donusturen) iceren sistemlerden, turbolu ve direk enjeksiyonlu sistemlerde LPG tipki benzin gibi sivi olarak direk silindir icine puskurtuldugu icin bu oranin daha az olacagindan ve yeni araclarin LPG'yi eski sistemlere gore daha tutumlu yakacagindan eminim...)

Yeni Clio Touch Turbo 90 bg Stop Start icin;

Anahtar Teslim (44500 TL) + LPG kiti (6000 civari) + 100 bin km de yakilan LPG (15444 TL, petrol ofisinin bu yazinin yazildigi tarih icin pompa fiyatlari kullanilmistir) + 5 Yillik Motorlu Tasitlar vergisi (2361 TL, bu yazinin yazildigi tarih icin Gelir Idaresi Baskanliginin websitesi esas alinmistir) = 68305 TL

Yeni Clio Touch 1.5 dci 90 bg icin;

Anahtar Teslim (51450 TL) +  100 bin km de yakilan dizel (15696 TL) + 5 Yillik Motorlu Tasitlar vergisi (3865 TL)= 71011.

Yani benzin fiyatlarinin onumuzdeki 5 yil artmayacagini varsaysak bile Turkiye'nin en azan yakan dizel araci yerine muadili olan Turbo ve direk enjeksiyonlu bir arac kullanmak daha karli. Bu kar aracinizi daha uzun sure kullanmak istiyorsaniz daha da artacaktir. Ayrica almayi dusundugunuz turbo ve direk enjeksiyonlu arac daha yuksek beygirli ise (ornegin 1.6 ecoboost (180 bg) yada 1.6 DIG-T (190 bg) veya Kia'nin 1.6 T-GDI (200 bg) modelleri gibi) performans acisindan muadili olmaya yakin dizel araclar en azindan 2000cc ve uzeri olmak zorundalar ki, bu durumda LPG kitinin fiyati degismediginden ve vergiyi cok daha az odeyeceginizden kariniz cok daha fazla olacaktir.


Tuesday, September 16, 2014

Tahinli corek, hem de ev yapimi tahinli corek...

Bloguma bakinca yiyip icip geziyorum saniyor insan.. O kadar da degil, calismalarimi da anlatacagim. Anlatacagim ki blogumun gercek amaci yerine gelsin. Kendimi soyle avutuyorum: yiyip iciyorum ki enerji olsun,  geziyorum ki beynime oksijen gitsin..

Pazar sabahi tum gun calismayi kafama koymus olarak gozumu actim. Evden inanilmaz kokular geliyordu.. Poaca:)) son zamanlarda poacalarimiz dere otlu.. Nese ile poacalarima kavusmaya mutfaga gittim.. Masanin uzerinde su manzara beni bekliyordu:

O anda tek farkettigim maya kokusu idi.. Mayayi da Turkiye'den mi getirdin? Ne yaptin maya ile? Ne bicim tipi var bunlarin? diye sormaya basladim.. Herhangi bir cevap alamadim.. "Bin saat suruyor bunlari yapmasi, bozma sakin" seklinde geri puskurtuldum. Sonunda ganimetler firina girince Elcim'in de sabri yerine geldi ve anlatmaya basladi:

Bir onceki gece anlatmis bana, maya varmis evde, onu kullanabilecegi bir tarif bulmus: Tahinli Corek.. Tarif cok zor gorunmuyor diye denemeye karar vermis ama mayali hamur iste, oyle bizim tarifler gibi pratik degil, dinlenmesi gerek.. Coreklerin dinlendigi donemlerde de bir tepsi poaca ve bir tepsi milfoylu borek hazirlamis.. Ama bunlari aslinda Monica (patronu) icin yapmis.. 

Elcim hala saniyor ki bu evden benim iznim olmadan yiyecek cikabilir.. Ustelik tahinli corege olan derin hayranligimi ve bagimi da bilmiyormus.. Buradaki izole ve yapisik hayatimiz icimi okumasina yol aciyor sanirim.. 

Corekler 2 gun icerisinde tuketildi. Benim buyusunden kurtulmam ise bugunu buldu.. Yenisini istemeye baslamam ise pazar sabahinin ilk 15 dakikasini aldi.. Bu yaziyi ve tarifi Elcim'i yardim edecegime ikna etmek icin yaziyorum. 

Malzemeler:
Hamuru için;
  • 1 çay kaşığı tuz
  • 1 çorba kaşığı şeker
  • 1 çorba kaşığı kuru maya
  • alabildiğine un (başlangıç için 3 su bardağı yeterli, toplamda 4 bardagi gecmis)
  • 3 çay bardağı ılık süt
  • 1/2 su bardağı sıvı yağ
  • 2 dolu yemek kaşığı tereyağı (iyice erimiş olsun)
Iç malzemesi;
  • 1,5 su bardağı tahin
  • 1 su bardağından biraz fazla şeker (isteğe göre şekeri arttırın Elcim 1,5 su bardağı koymus)
Uzeri için;
  • 1 yumurta sarısı
  • susam, ceviz, ya da findik
Hazirlanisi:

Ilık sütün içine mayayı ve şekeri koyup karistirin..  Ikinci bir kapta tuz, sivi yag, tereyag ve 3 bardak unu karistirin. Sut+maya+seker karisimini da ekleyip yogurmaya baslayin. Yumuşak bir hamur elde edene kadar un eklemeye ve yogurmaya devam edin. Hamuru en az bir saat bekletin.

Beklerken tahin ve sekeri karistirin. 

Beklettiğiniz hamuru 12 parçaya ayırıp bezeler yapın her bezeyi elinizle ya da merdaneyle 1 cm olacak şekilde inceltin. İncelttiğiniz hamura tahin ve şeker karışımını iyice sürün ( bezenin boyutuna göre değişir ama dolu bir çorba kaşığı yeterli oluyor) ve tahinli hamuru rulalar halinde sarın. En az yarım saat bekletin.

Beklettiğiniz ruloları elinizle tezgahta yuvarlayarak inceltin ve spiral şekilde sarıp tepsiye dizin. (Ikinci resimde ki gibi) Üzerine yumurta sarısını sürüp ceviz ve susam serpin önceden ısıtılmış 180 derece fırında 30 dk kadar (üstü kızaracak şekilde) pişirin.

Afiyet olsun..

Yazimi goren karim cok sevindi.. Patronu tarifi istemis.. Bu yaziyi bir de Ingilizceye cevirmem emredildi..



Sunday, September 14, 2014

Kuzeyin isiklari, Aurora

Gecen Persembe ve Cuma gunleri facebook inledi, kuzeyin isiklari ayagimiza geliyor diye. Biz iki senedir madem kuzeyli olduk, biraz daha kuzeye gidelim de kutup isiklarini izleyelim diye arada sirada tatil plani cikarmaya calisiyoruz. Bizim tembelligimizle yanyana koyunca da oyle milyon kilometrekarelik parklarda kurt, kus, ayilarla 2-3 hafta gecirip, isiklari yakalama umidi ile geceleri nobetleserek uyumak sevimsiz geliyor akla mantiga...

Simdilik bize uyan tek plan buradan Winnipeg'e kadar araba ile gitmek. Oradan ucaga atlayip Churchill, MB ya ulasmak. Churchill'e kara yolu ile ulasim yok.


Churchill sadece kuzey isiklarini gormek isteyen turistlerin degil kutup ayilari ile tanismak isteyenlerin de en favori mekani. Kutup ayilarinin dogal yasam alanlarindan biri.



Bu samimiyet bana fazla .. Bizi kuzeyin isiklari daha cok cezbediyor.. Ustelik ocak-mart aylari arasinda Churchill'e ugrarsaniz, sonuclar da garantili:


Bu donemin ortalama sicakligi -25 civari degisiyor. Tecrubelerime dayanarak bu kendinizi -45e hazirlayin demek. Yine de aklimizi celmiyor degil..

Ilgilelerine Churchill'in web sitesini ekliyorum:

http://www.everythingchurchill.com/

Biz bu kadar merakli iken kuzeyin isiklarina, gecen gunlerin facebook aktivitesi ailemizi cok fena heyecanlandirdi. Ozellikle cuma gunu bizim koy de izlenebilir alanlara girince sevincten havalara uctuk. Once sizlerle ne icin bu kadar heyacanlandigimizi paylasayim.. Kuzeyin isiklari ya da Aurora, gunesteki patlamalar ve firtinalar sonucu meydana gelip kutuplarda geceleri gorulen renkli ve hareket eden isiklar demek. Güneşin etkinligi ile olusan yuklu parcaciklar (plazma) dunyanin cekim gucu ile atmosfere girip, yerin manyetik alanı ve dunyanin donusunun sonucunda kutuplarda hapsoluyor. Bu iyonlar ve atmosferdeki atomlarin arasindaki carpismalar kutuplar cevresinde daire seklinde isimalara sebep oluyor. Gunesteki firtinalarin olusturdugu patlamalarin sayisi ve gucu arttikca, olusan isik dairelerinin parlakligi ve buyuklugu de artiyor.

Iste bu hafta da Gunes uzerinde radyoaktif patlamalarin aktiflestigi bir donem yasadik. Dunya'nin bir cok bolgesi de bu olaydan nasibini aldi.. Biz de sebeplenelim istedik. 


Bu haritada da goruldugu gibi patlamalarin gucu (insanoglunun olcegine gore) 3u gectigi zaman Superioir golunun kuzeyinin Aurora'lari gorme sansi oluyor. Cuma gecesi de o nadir anlardan biri idi. Biz de Kanada'nin uzay hava istasyonunun web sitesini izlemeye basladik.

http://www.spaceweather.gc.ca/index-eng.php

Dedikodulari dinleyerek gece yarisi cayimizi termosa doldurup yollara koyulduk. Once marina'ya ugradik, baktik sehrin isiklari hic bir sey gormemize izin vermiyor, sehir disina cikmaya karar verdik. Once doguya dogru gittik, Kakabeka selalesinin etrafinda biraz dolastik.

Cuma gecesi saat 1, ben ve selale..


Sadece selale???

Sonra biraz da guneye dogru sansimizi deneyelim dedik ve Chippewa park'a gittik. Sehrin o bolgesinde fazla bir medeniyet yok, isik da olmaz diye dusunduk. Ancak tepemiz de kocaman bir bulut ile gol kenarinda yarim saat gecirdikten sonra eve donduk.


Hayir resim simsiyah degil.. Dikkatli bakarsaniz, golu, gokyuzundeki bulutlari ve ilerideki agaclari gorebilirsiniz.

Cayimiz bitince eve donmeye karar verdik. Tam o anda Uzay Hava Istasyonumuz o anda bir aktivite olmadigini ancak 6 saat icerisinde bir firtina beklediklerini iddia etti. Biz de "Wabakimi milli parki"na gitmeye niyetlendik. Oyle bir yerin varligindan neden benim karimin haberi var ve neden gecenin 2sinde Wabakimi diye bir sey tutturdu hic bir fikrim yok. Ama tam eve girmek uzereyken bak bakalim Wabakimi de durum ne imis dedi.. Benim Wabakimi'yi ciddiye almam saat 3 u buldu. Yukaridaki haritadan da gorebilirsiniz, bizim burdan dumduz kuzeye dogru 257 km.

Vahsi hayat yuzunden bizim buralarda gece araba kullanmak tehlikeli, yoksa bu yaziyi Wabakimi'den yaziyordum su anda.. Bizim tereddutlerimiz surerken Uzay Hava Istasyonu firtina baslamadan siddetini dusurdu, biz de pes ettik..

Persembe ve cuma geceleri cekilmis bir kac resim paylasayim sizlerle:

Kaynak: BBC
Yer: Irlanda'nin kuzeyi

Kaynak: Global News
Yer: Cumbria, Ingiltere


Kaynak: Weather Network
Yer: Nova Scotia, Kanada

Sanirim dusundugumuz ve hissettigimiz kadar kuzeyde yasamiyoruz.. O yuzden bize bu fotograflara bakip ic cekmek dusuyor.. kismet.. bir gun tanisacagiz Aurora..


Friday, September 12, 2014

Makarnali Bahcivan Salata


Ben bikmadan usanmadan davet ediyorum, aklinizi celmeye calisiyorum, iki ayda sadece Ezel arkadasimi kandirabildim. (Ezel yine gelsin, daha gezilip gorulecek bir suru park bahce bulduk..) Eve misafir gelince yemekler de ona gore yapildi. Misafirin kendinden once kabakli borek siparisi geldi.. o cikolata seviyor diye kakaolu kurabiyeler hic olmadiklari kadar mukemmellestiler, nutella ile ikinci bir tatli yapildi.. 

Benim limonlu kekim dogru durust pisirilmedi bile, mikrodalgada kek isitip, yemeye calisinca isyan ettim. Bizim evde yemekler bana yapilir.. bu sevda ugruna yemek tarifi yazmaya baslamadim mi?? sirf siparis vermek icin!! Benim isyanimin ardindan, her zaman beni kandirmanin yolunu bulan karim, sana da makarna salatasi yapayim o zaman dedi. Hatirladim o anda.. bundan 3-4 sene once idi, ben okuluma donmek icin Kanadadan ayrilirken yapardi Elcim bu salatayi, yogutlu yada yogurtsuz, ilik yada soguk yenebiliyor. Diger denedigim makarna salatalarina gore de cok daha hafif oluyor. 

Yapimi biraz ugrastiriyor, butun sebzelerin kup kup dogranmasi gerek cunku. Tabii benimkinin isi kolay, tam zamanli cirak barindiriyor evde.. makarna bana yapiliyor ya, hic soylenmeden kestim dogradim.. Sleeping Giant ve Kakabeka selalesi gezilerimizde de yanimizda goturduk, cok da doyurucu oldu..

Malzemeler:
1 paket kelebek makarna
2 havuç
2 kabak
1 patlıcan
1 sarı dolmalık biber
1 kırmızı dolmalık biber
4 taze soğan
3 domates
2-3 dal maydanoz
Birkaç fesleğen yaprağı
4 çorba kaşığı zeytinyağı
Tuz, karabiber

Hazırlanışı:
* Havuç, kabak, patlıcan ve biberleri temizleyip küp küp doğrayın. Patlıcanı bir tabağa
alıp üzerine tuz serpin ve 10 dakika bekletip sudan geçirin. Maydanozu temizleyip kıyın.
Taze soğanları temizleyip doğrayın. Domatesleri küp küp doğrayın.
* Zeytinyağını tavaya alıp soğan ve havucu kavurun. Kabak, biber ve patlıcanı ekleyip 10
dakika daha sote edin. Tavayı ocaktan alıp tuz ve karabiber serpin.
* Makarnayı bol tuzlu suda haşlayıp süzün ve derin bir kâseye alın. Sebze sote ve domatesi ekleyip harmanlayın. Maydanoz ve fesleğen yapraklarıyla süsleyip ılık veya soğuk olarak servis yapın.

Afiyet olsun.. 

Not: Gezerken farkettim ki makarna salatasi da bana degil vejeteryan misafirimize yapilmis.. Cok eglendik, cok mutlu olduk, sayesinde bir suru yer gorduk, ben de artik soylenemedim :))


Thursday, September 11, 2014

Hayatimin ilk yaz kar firtinasi..

Daha gecen pazartesi idi.. 10 gun oncesi.. Banff'i gezecegiz diye kendimizi paraladiktan sonra, gece yarisi Calgary havaalani otellerinden birine sigindik. Yorgunlugumuzun her damlasina degdi..


O gunun detaylari ve binlerce baska fotograf icin gozunuz bende olsun..

31 Agustos'u 1 Eylul'e baglayan gece Kanadalilarin en sevdikleri tatillerinin, en civcivli gunu.. Banff ve cevresi de gezegenin en turistik bolgelerinden biri.. Ikisi bir araya gelince bolgede kalacak yer bulmak kolay olmadi. 150 km yol tepmek zorunda kaldik.. Evimize dogru gidelim bari deyip Calgary yonunu sectik..

15 km yol yurumus 2300 m ye tirmanmis her hucremi aciya ve yorgunluga teslim etmisken, 2 saat daha direksiyon sallamak zorunda kaldim. Yorgunken bizimkinin de ne dedigi pek anlasilmiyor, yine de beni yalniz birakmamak icin inat etti, yol boyunca anlatti da anlatti. Dinlediklerimi de oteli de hayal meyal hatirliyorum. Ertesi sabah 11e dogru uyanip, yeniden yollara koyulurken, Calgary'nin havasina hayran kaldik ailece.. 25 derece civari, taptaze bir kac saat gecirdik Calgary'de. O sabah 1 Eylul idi..

Uzerinden 10 gun gecmeden, Calgary'den kar firtinisi haberi geldi. Eylul'un ilk yarisi yaz sonu olarak degerlendirilir. Bu durumda bu firtina da yaz sonu kar firtinasi oldu. Kanada'ya ilk goctugumuzde Haziran ayinda yagan ve 1 saatligine tutan kar efsaneleri cok dinledik. Ama eylul yeni bir asama benim icin. Yazin gec gelmesini bir yere kadar anlayabiliyorum, kisin bu kadar erken gelmesini kabullenemiyorum..

Iste size son 3 gunde Calgary de yasananlardan bir kac anekdot:
  • Sali gunu itfaiyeye firtina sebebiyle 1800 cagri yapilmis..
  • Carsamba gunu 30000 Calgary sakininin evinde elektrik kesintisi yasaniyormus..
  • Son 3 gunde 70 trafik isigi tamir edilmis..
  • Sehirdeki toplam hasar ile ilgili kimsenin bir fikri yokmus..
  • Sadece Carsamba gunu 10 cm kar yagmis..
  • Sadece Carsamba sabahi 50 trafik kazasi yasanmis..
  • Sali gunu 24 saat icerisinde hava sicakligi 25 derece dusmus..
Ve de internetten buldugum bir kac fotograf:

 

Kaynak:
http://www.vancitybuzz.com/2014/09/meanwhile-calgary-10-cm-snow-falls-temperatures-drop-25-degrees-24-hours-photos-videos/


Kaynak:


Biz yine de sehir olarak halimize sukrediyoruz.. Hava 10 dereceye yukseldi.. Vebir kez daha ogrendik ki Kanada'da her zaman daha soguk bir yer mutlaka bulunuyormus.. 

Wednesday, September 10, 2014

Ouimet Canyon, Dorion

Biraz once NYtimes da su makale ile karsilastim:

2014 un son Super Ay'i

9 Eylul gecesi yilin son super buyuk ay'i gozlemlenmis dunyanin dort bir yaninda. Yazinin basligi ise bizim icin yurek burkuyor: "Yilin son super ay'ini kacirdiysaniz uzulmeyin. Insanlarin cektigi fotograflara bir goz atin.." Sonra da neseyle fotograflari siralamislar.. Benim favori fotografim James Bennett isimli bir ingiliz tarafindan Ingiltere sahillerinde cekilmis. Kendi twitter sitesinden goz atabilirsiniz:

Super Ay - James Bennett

Bu nacizane haberin bizim icimizde actigi derin yaraya gelince, aslinda ne Ay'in, ne fotograflari cekenlerin ne de derleyen gazetecinin bir sucu yok. Biz zaten sehir olarak bugun küstük.. Kime mi? Sali sabahi gune basladigimizda hava 20 derece idi. Ben kacirdim ama gun boyunca her ne olduysa aksam eve geldigimizde 5 dereceye dusmus, hala da dusmeye devam ediyordu. O anda panikle "battaniyeler nerde? kac tane yorganimiz var? gocugumun fermuari tamir edildi mi? yeterince erzak var mi evde? kac cesit corba tarifi biliyoruz? sorularina cevap ariyordum. Gozum hic ay may gormedi. Isitici etkisi olmayan hic bir varliga mudanam yok bu gunlerde.

Sehir halkim simdi kendini avutuyor: Neyseki cumaya 15 dereceye cikacakmis. Iyi de yedigimiz 5 derecelik kazigin hesabini kim verecek? Bu soguklarda da yine kutuplarin payi vardir diye suphelenmelerim aklima Ouimet Kanyon'u getirdi.


Ouimet Kanyon, sehrimizin 60 km kadar kuzeyinde, 100 m derinliginde, 2 km uzunlugunda, 150 m genisliginde bir kanyon. Ouimet Kanyon bir dere yatagi degil. 1 milyon yil kadar once buzullarin hareketinin yada erirken olusturduklari suyun basincinin diyabaz kayalarini ortadan yarmasi ile olusmus. Bolgemizin dogal parklarindan biri.

En carpici ozelligi (kendisini bu yazinin bas kahramani bulmasinin da sebebi) kanyonun bitki ortusu. Kanyon tabaninda alpine cicekleri denen kutup ciceklerinden bulmak mumkun. Kutup ciceklerinin dogal yasam alani kanyonun yaklasik 1000 km kuzeyine dusuyor. Kanyon'un son baharda giyindigi renkler ise inanilmaz:

 
Ciceklerin yerlerinden memnun olmasinin su anki hava durumuyla bir baglantisi yok zaten bence!?!?! Onumuz dunyanin geri kalaninda son bahar diye, biz de son bahari bekliyoruz disarda ilk "don" yasanirken, ve bu resimdeki renklerin olusmasi icin sabirsizlaniyoruz.  Bize katilmak isteyen arkadaslarimiz icin poacalar, borekler hazir, haberiniz olsun. 

Yalniz benim cok sasirdigim nokta Google'in Ouimet Kanyondan haberinin olmamasi.

Bu haritada asagidaki yuvarlak bosluk Ouimet Kanyon. El degmemis dogasi zarar gormesin diye google bile kanyon'u saklamak istemis belkide. 

Bugunku ikinci duragimiz, ayni sokak uzerinde yer alan bir diger kanyon: Haritada yukaridaki yuvarlagin icinde gordugumuz Eagle Kanyon. Bu kanyonumuzun icerisinde belli bir miktar bir su birikintisi mevcut. Ama o da buzullarin olusturdugu benzer bir yapi. Su birikintisi de dere taklidi yapan bir gol.. 

Eagle Kanyon park, ozel bir isletme. Ciddi bir giris ucreti aliyorlar. Parkin icerisinde iki adet asma kopru ve bir de "Zip line" mevcut. Iki konuda da oldukca iddiali parkimiz. Buyuk koprumuz ve "Zip line"imiz Kanada'nin en uzun asma koprusu ve tek halatli "Zip line"i.. 

Zip line'in Turkcesini ben bulamadim, onerilere acigim. Sozluklerde teleferik hatti olarak geciyor. Tarzanvari bir teleferik olsa gerek bizimkisi!! Kendisi hakkinda size bir ipucu vereyim: 

 

Ben bugun cok fazla yazdim, bundan sonra sizi Eagle kanyon'un fotograflariyla basbasa birakiyorum: 


Parkin girisi biraz gizemli, insan hic anlamiyor nasil bir yere geldigini. 

Agaclarla cevrili bir patikadan 15 dakika yurunuyor parkin merkezine ulasmak icin.


Sonra birden bire agaclarin arasindan bu manzara beliriyor. 

Ziyaretciler daha neye ugradiklarini anlamadan ufukta kopruler belirmeye basliyor. 




Ikinci kopru ilkine gore daha uzun ve de daha yuksek. Ilk koprude sallana sallana karsiya gecerken, insan diger kopruyu kesme firsati buluyor. 


 Ikinci koprunun manzarasi ise nefes kesen cinsten.



Koprulerin ikisi de gecildikten sonra konforlu bir merdivenle kanyon un tabanina, golun kiyisina iniliyor. 





Merdivenin en guzel suprizi ise iki yanindaki cesit cesit meyvalar. Tamamen yabani yaban mersini, ahududu ve cilek yedik, full organik.. 


Golun yanindan baska bir patika da misafirleri otoparka geri goturuyor.

Teleferik tarzanlarinin inis noktasi..


Golun diger ucundan kanyon ve kopruler..



Kanyondan sehre inerken ise Superior golu manzarasi bizleri karsiliyor. 

Not: Bolgemizin guzelliklerini anlatmaya, sizleri imrendirmek ve buralara getirebilmek amaciyla hic bikmadan usanmadan devam edecegim!! Soguklar gozunuzu korkutmasin.. 


Tuesday, September 9, 2014

Sleeping Giant Provincial Park



Tbay de yasayinca, yaz-kis, soguk-daha soguk demeden Sleeping Giant' a bakiyor insan bos zamanlarinda. Sehrin en guzel manzarasi, suyun uzerinde uyuyan bir devi andiran yukaridaki yarim ada. Uzerinin masa gibi dumduz olmasi buzullar altinda gecirdigi donemlerin anisi. Insan seklinde olusu ise sanirim sehrimizin sansi.. yoksa nasil boyle pozlar verecekti. Ayrica sehre adimini atan her ademoglunu da Sleeping Giant'a bakmaya goturuyoruz, gelenek iste.

Davulun sesinin uzaktan hos geldigi gibi, Sleeping Giant da liman gibi sehir merkezinin muhtelif kisimlarindan guzel. Devimizi olusturan yarim ada oldugu gibi park. Yarim adanin merkezinde bir kac bungalov tipi yapi mevcut, kimisi yazlik ev olarak kimisi de motel gibi hizmek veriyor.


Tum bungalovlar ve az da olsa medeniyete sahip kamp alanlari yukaridaki haritanin en tepesinde gorulen Marie Louise Golu'nun (haritadaki en buyuk gol) cevresinde. Yuruyus parkurlari da yine ayni golun cevresinde, genel de sag (dogu) ve asagi (guney) kisimlarinda.

Parkin bu kesimleri  eyaletimizin her yerinde bulabileceginiz cinsten mutlu mesut ormanlardan olusuyor. Mevcut parkurlarin hepsini yada ciddi bir kismini bir gunde bitirmeyi kesinlikle aklinizdan gecirmeyin. Yarim adanin gormek istediginiz bir bolgesindeki 15-20 km lik bir yolu secip, fotograf makinaniz ve yiyeceklerinizi de yaniniza alip, olabildigince erken yola koyulmak en iyisi. Belki bu sekildeki 10-15 tur sonunda yarim adayi tanidiginizi iddia edebilirsiniz.

Biz aile olarak dag bayir gezmeye cok merakli degiliz. Gecen yilimizin buyuk bolumunu de limana piknige gidip Sleeping Giant'i uzaktan izleyerek gecirdik. Tembelligimizin zirvesinde oldugumuz bir gun sadece arabamizin ulasabildigi kadar bir kismini gezmeyi denedik. Karnimiz acikinca da evimize donduk.

Gecen ayin basinda ilk misafirimiz ucaga atlayip geldiginde, onu gezdirme istegimiz tembelligimizin onune gecti ve yemekleri paketleyip parkin yolunu tuttuk. Gitmisken tam olsun, parkin sehirden gorunen kismini gezelim dedik. Yani devi olusturan daglara tirmanmaya karar verdik. Haritalari inceledikten sonra anladik ki, gunu birlik bir gezi de ancak devin ayak parmagina ulasabiliyoruz. Kafasina falan gitmek icin oralarda kamp kurarak ilerlemek gerekiyor. Bu bolgedeki kamp alanlarinda hic bir medeni hizmet bulunmuyor. Oralarda su bile yok. Kampcilar sularinin olabildigince yanlarinda tasiyorlar, mumkun olan yerlerde ise golden sagliyorlar.


Tum bu gercekleri park gorevlilerinden ogrendikten sonra, biz hayirlisi ile bir parmagi gorelim de bakalim diyip, yola koyulduk. Gidis donus toplamda 24 km yol yurumemiz, tepeciklere tirmanmamiz gerekiyordu.

Parkurun ilk kisimlari oldukca konforlu yurumek icin. Ilk 8km yi agaclik yollarin golgeliginden ve yuruyus icin duzeltilmis parkurlarda geciyor.


Yol boyunca bir cok hos supriz yuruyenleri bekliyor: 


Rengarenk ve kameralardan korkmayan kelebekler...


Envai cesit mantar...


Bir o kadar mis kokulu cicekler...

Her yerden onunuze firlayan buz gibi dereler...


Ve de Parkin cevresini sarmis plajlar..

Parkurun son kisimlari ise oldukca engebeli. Kayalarin uzerine tirmanip, oradan oraya atlamak gerekiyor.

 Artik atlayacak kaya bulamayinca da benim gibi manzaranin tadini cikarmak kaliyor.. :)


Parkin bu kisimlarinda da kamp alanlari mevcut. Buralarda kampcilara manzara disinda verilen tek hizmet ise, yirtici hayvanlarla yemeklerini paylasmak zorunda kalmasinlar diye, bir takim kutular..

Biz bu bolge de ilerlemek icin fazla inat etmedik, sanirim yukaridaki ikinci haritanin turuncu bolgesinin sinirindan donmus olduk. Donus yolunda plajlardan birine kurulup, ogle yemegimizi yiyip kestirdik.. Bir saate yakin full keyif yaptiktan sonra da geri kalan 10km mizi de yuruyup evimizin konforuna kavustuk..

Not: Bu yazi tamamen reklam amacli yazilmistir.. Ilgilenenlere duyurulur..



Bumerang - Yazarkafe