Ceyhun Kirimli has a PhD. in Biomedical Engineering with areas of competence in Molecular Biology, Genetics & Biomedical Engineering and Computational Sciences with focus on Development and Design of Biosensors.

http://www.linkedin.com/in/ceyhunkirimli
http://ceyhunkirimli.com

Ad Unit

Friday, August 29, 2014

Kastro, Tekirdag, (not by) Ceyhun Kirimli

Iki haftalik derin yalnizligim keskin bir sona erdi. Geri gelmeyecek, keyfi yerinde derken, buyuk bir cesaretle o ucaga binisini takdir ediyorum. Yalnizligim (ve de sonsuz film-dizi-belgesel dizim) a/e bir ara verebildigim icin de keyfime diyecek yok. Ama hic durmadan konusuyor. O iki haftayi en ince detayina kadar anlatiyor, hic ama hic susmuyor. Iki gundur de yolda oldugumuz icin (goya beni oyalama adina) surekli anlatiyor.

Ben kendim Kastro'yu hic gormemis olmama ragmen iliklerime kadar hissettim Kastro'nun her kosesini.. Yolculugumuzun ucuncu sabahinda gene elimde bilgisayarla bir koseye oturtulunca, ogrendiklerimi yazmaya karar verdim.

Kastro, modern Yunanca'da kale demek. Daglarin tepesinde, Karadenize yukaridan bakan bir kaleden bahsediliyor, ama bana fotograflari getirilmedi. Kastro'nun Turkce adi ise Camlikoy. Tekirdag'in kuzeyinde, Karadeniz sahilinde, dere ve denizin bulustugu, cam agaclariyla cevrili piknik ve kamp alani. Tekirdag'in Saray ilcesi uzerinden gidiliyor. Saray'dan Kiyikoy yoluna sapip, Kastro tabelasini takip ediyoruz. Saray ile Kastro'nun arasindaki mesafe 15km. (Kastro tabelasini kacirirsaniz da uzulmeyin, Kiyikoy ayri bir cennet-tecrubemle sabittir).


Istanbul'dan Kastro'ya gitmek isterseniz ise, Cerkezkoy uzerinden Saray'a gitmelisiniz. Kastro milli bir park. Park'a girerken giris ucret odeniyor. Parkin icerisinde, sahilde kabinler ve duslar, piknik alanlarina giden yolda ise, bir kir restorani, bir cay bahcesi, bir bufe ve de kucuk bir dukkan mevcut.
Parkin web sitesine buradan ulasabilirsiniz:

Kastro-milli park

Denize girmek, guneslenmek, piknik yapmak disinda parkin en eglenceli aktivitesi deniz bisikletleri ile derede gezmek. Dere'nin sahil kismindan baslayarak daglarin iclerine dogru gezme imkani sunuyor. Dereyi takip ederek daglarin daha da iclerine gidrsek bizi bir selale bekliyor. Eskiden her sabah 9 da selaleye bot turlari duzenlenirmis. Ancak derenin ust kisimlarina kurulan baraj, bu yazin kurakligi yuzunden derenin tum suyuna el koyuyor (ve Istanbul'a gonderiyor). O yuzden derenin deniz ile baglantisi kesilmis ve dere kucuk bir gole donusmus durumda. Selale'ni yerini de tabiki ip gibi bir su almis.


Yine de yesilliginden ve guzelliginden pek bir sey kaybetmemis Kastro'nun deresi.


Memeleketimin deniz bisikletleri ise pek tabiki yunus seklinde.. Yalniz fotograflardan gozlemledigim, yunuslarin kuyruklari hep parcalanmis. Ben sahsen bu bisikletlerin arkasi kaydirakli olanlarini seviyorum..


Keyif insani kayinpederim cay bahcesi olmayan yere gitmez. Giderse de boyle guzel bir kose bulup, en az bir iki saat tadini cikarir. Trakya'da onun gibi cok insan olsa gerek, Kastro'nun cay bahcesi bu ihtiyaca mukemmel karsilik veriyor. Bizimkiler cay bahcei ile ilgili yuksek muzikten sikayet ettiler, aklinizda bulunsun..


Karadeniz'in ince sarimsi kumlari bekliyor bizleri Kastro'da. Genis kumsali ve korunakli sayilabilecek koyu ile Karadeniz'in en guzel ve sakin koselerinden biri. Yine de dalga varken denize girmemek gerekiyor. Yaz aylarinda, ozellikle hafta sonlarinda ise igne atsan yere dusmez kivamda oluyor, hem plaj hem de deniz.

Kastro'nun en belirleyici ozelligi, bence derede balik tutup, o baliklari yani basinizdaki mangalda pisirip yeme keyfi.. Bu aktiviteyi "kesinlikle yapilacaklar listem"e ekliyorum ve Kastro'da bulusmak uzere diyerek yazima son veriyorum.

Keske simdi dusecegim yollar da beni oralara cikarabilse...



Thursday, August 28, 2014

Ozal teyzenin kiymali boregi

Elcim geri geldi. Anlattiklarina ve gordugum resimlere bakilirsa neden geri geldigini bilmiyorum. Sabahin 6sinda uyanip evde kosturmasina bakilirsa da gelisinin benimle pek ilgisi yok. Konferansa gidecekmis. Kendime pay cikarmak istegimden olsa gerek, konferansa soforluk yapmaya gonullu oldum. Banff'in fotograflarinin da bunda etkisi olmadi degil. Asil sorun Kanada'nin ne kadar buyuk oldugunu bir turlu kavrayamamis olmam. Bu kiskancligim bana ve arabam kaytarcigima 4200km ye patladi. 

Elcim ucaktan inip, ilk kavusmamizi gerceklestirdikten sonra, soyle bir soru sordu: "Gecen yaz sana kiymali cevizli bir borek yapilmis, yemissin?!? neden benim haberim yok??" Saat gecenin 1i, kendisi 24 saattir yollarda, bir taraftan da bavulunu almak icin kosuyor, hala beyninin bir kismi borek sayiklayabiliyor, ustune de bana hesap sorabiliyor. Evli oldugumu iliklerime kadar hissettim,13 ay once yedigim boregin hesabini verirken.. 

Ertesi sabah yine yolculuk hazirliklari basladi bizim evde: 3 gun gidecegiz. 2 gun konferans. 3 gun donecegiz. Yollarda her zaman yiyecek bulamiyoruz, birisinin alerjileri ve benim "narin" midem de hesaba katilinca yanimiza bol bol yiyecek almamiz gerekiyor. Elcim'in borek sayiklamasi gecmediginden, bu sefer menumuz de 5 cesit borek var. Sikayet mi ediyorum?? Asla.. 

Yolculugumuzun ikinci sabahinda, birisi bavullari toparlarken, beni bilgsayarla bir koseye oturttu. "Iriymisim, esyalar karisiyormus!!" Nasil bir beyni var?!? neler donuyor icerisinde?!? 7 senedir evliyiz, hala hic bir fikrim yok. Ben de ailemizin yeni uyesi kiymali borekleri tarihe gecirmek, sizlerle paylasmak istedim. 

Gecen sene Elcim ISvec'e konferansa gittiginde, ben herseyi bosverip, Tekirdaga kacmistim. Karsi komsumuz Ozal teyze de bana bu muhtesem borekleri yapti. Butun site yedirdi icirdi beni, orada adet oyle. Agaclardan meyvalar, konu komsudan da yemekler. 

Bu sene Elcim gittiginde ona cetelesini vermisler yediklerimin.. Boreklerden ona da yapilmis. O da tarifini de kapmis gelmis: iste adim adim hazirlanisi:

KIYMALI HARÇ
1/2 kg kıyma
3 adet sogan
3 tahta kasık sıvıyag
bır avuç kadar kucuk parcalara bolunmus cevız
bır avuc kus uzumu (sarıyer boregı olması ıcın uzum konuyor )
sogan ve kıyma bırlıkde kavrulur sıcakken ceviz ve kus uzumu ılave edılır dınlenmeye bırakılır...

YUMURTALI SOS 
2 yumurta 
tereyag---kıbrıt kutusu kadar 
sıvıyag----yarım cay bardagı
su ---1 corba kasıgı
hepsı bırlıkde cırpılır

SARILISI
yufka butun olarak serılır, once kıymalı harc serpılerek yayılır, yumurtalı sosdan da dokulur .  gevsek sekılde yuvarlanarak rulo yapılır. 3 e katlanarak  uzerıne yumurta surulerek fırında pisirılır..

Hazirlandiktan sonra yola cikarken taze olsunlar diye, buzdolabinda beklettik. Benim icin sabirsiz ve acili bir bekleyis oldu. 





Borekleri yiyen, sofor ben: 



Tuesday, August 5, 2014

Elcim 7-21 Agustos arasi Istanbulda olacak.

Bu sabah saat 5te misafirimizi hava alanina biraktik. Elcim'de ofise teslim oldu saat 5.10 sularinda. Hayat bana guzel, iki saat daha uyuyabilecegim. Son uc gunun yorgunlugunu uzerimizden atamadan ayriligin buruklugu da vuracak bizi. Bizim ki Kuzey Ontario'yu talan etti bir haftadir, hiperaktif bir sekilde surekli yemek yapip, paketleyip, parklara bahcelere vuruyor kendini.. ancak doyamamis olsa gerek, solugu Istanbulda alacak. Persembe sabahi ucaktan iniyor. Benim gozlemledigim plani her dakika degisiyor. Yalniz tutturdu Murefte'ye gidecegim diye?!? Sebep: kimbilir, esmistir bir yerlerden.. Kafasi bir tuhaf calisiyor zaten.

Bu donemde Elcim'i gormek isterseniz, bir yerlerde kosuyordur. Benim kuzeydeki yalnizligima ortak olmaz isterseniz ise, bir mesaj gondermeniz yeterli.. Benim simdilik planim, son bir kac gunun yorgunlugunu uzerimden atmak..ve sakin sakin calismak..

Sunday, August 3, 2014

Kakaolu kurabiye

Gunun kahramani acik ara ve tartismasiz kurabiyeler oldu. Misafirimizle ilk gunumuzdeki duragimiz Sleeping Giant Park idi.Yaklasik 5 saat hic durmadan yuruduk, 20 km patika katettik. Kayalarin tepesinde yemek yedik, susuzluktan geberdik ve de parkin binde birini gezebildik.

Yukarida parkin kabaca bir haritasini goruyoruz. Bu koca parkta:

su koseyi gezebildik, o da kismen. Cunku Sleeping Giant da patika deyince normal bir park patikasi beklemeyin. Kayalarin uzerinden keci gibi hareketlerle ucurumlara yuvarlanmadan hoplayip, ziplamak aslinda patikadan kasitlari.

Yuruyusumuzun sonunda arabaya dondugumuzde, kurabiyeler ve cay bizi bekliyordu. Tum yorgunlugumuzu sifirlamak icin. Sayelerinde parktan cikista sehrimizin Italyan festivaliyle gunumuze devam edebildik. Iste o kurabiyeler:

Ve de tarifi:

Malzemeler:

Hamuru için;
  • 125 gram margarin (oda sıcaklığında)
  • 1 çay bardağı pudra şekeri
  • 1 çay bardağı sıvı yağ
  • 1 adet yumurta
  • 1 paket vanilya
  • 1 paket kabartma tozu
  • 3 yemek kaşığı kakao
  • Alabildiği kadar un (yaklaşık 3 su bardağı)
Şerbeti için:
  • 1 su bardağı su
  • 1 su bardağı toz şeker
  • Bir kaç damla limon
Hazirlanisi:

Öncelikle şerbetin hazırlığı yapılır. Şerbet için gerekli olan malzemeler bir tencerede yüksek ateşte pişirilir. Kaynadıktan beş dakika sonra ocağın altı kapatılır ve şerbet ılımaya bırakılır.

Hamur için gerekli olan tüm malzemeler (un en son ilave edilmeli) özdeşene kadar yoğurulur ve ele yapışmayan bir hamur elde edilir.

Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar kopartılarak kurabiyeler hazırlanır ve yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine dizilir. Önceden ısıtılmış 200 derecelik fırında, alt üst pişirme ayarında 10 dakika pişirilir.

Hazırlanan kurabiyelerin ilk sıcağı geçtikten sonra, her biri ılık olan şerbete batırılır ve yaklaşık 20 saniye şerbet içerisinde tutulur. Ardından ıslatılmış olan kurabiyeler servis tabağına alınır.

Afiyet olsun.
Not: Dunku davetimi yineliyorum. Kurabiyeler de sizleri bekliyor...


Saturday, August 2, 2014

Evimize bekleriz..

Yolu kuzeye dusen herkesi evimize bekleriz. Sonunda amerikan standartlarina uygun bir yer bulduk kendimize.
Evin alt kati bizim. Buradan pek bir sey belli olmuyor ama fersah fersah evimiz oldu. 

Arka bahcemizde kucuk bir tarlamiz var. Bahcemiz Kanada standartlarini saglamadigi icin tavuklarimiz sehrin obur ucunda..  Bahcenin domatesleri tavuklarin yumurtalari kisin yaklasmakta oldugu gerceginin hafifletiyor.. (Kisin tum bu gordukleriniz kar altinda kalacak gerci..)


Her kosesi ayri telden calan bir oturma odamiz var. Turuncu olan cekyat.. Misafirlerimizi bekliyor. Televizyon edinme konusunda cekimser oldugumuz icin simdilik benim emektar ve gezgin bilgisayarima bakiyor odanin tasarimi..

Salonun ikinci yarisi yemek odamiz.. ve benim ivir zivirlarim.. O yuzden fotografi kamuflajsiz cekmem engellendi.. 


Odalarimizin ilki benim Philadelphiada yasadigim evin tamamindan buyuk sanirim. O ortadaki boslugun ne ise yarayacagini hala cozebilmis degiliz. Ikinci odamiz kucuk, simdilik Elcim'in mintikasi, calisiyor.. Duzeni bozulurmus fotograf cekersek???



Son olarak da mutfagimiz. Karisikligina bakmayin, buguk ilk misafirimize hazirlaniyoruz, o yuzden cok mesgul. Gelen misafir de vejeteryan olunca kendi alisilmis menumuzun disina ciktik:

 Sebzeli makarna salatasi
 Limonlu kek.. Daha misafir gelmeden bir kosesi kayboldu??!!

Cesitli borekler.. Misafirimiz kabakli borek siparisi verdi.. peynirlisi ve patateslisi de bizden.. benim sosisli borekler simdilik ertelendi..


Ve de muthis kakaolu kurabiyeler.. Lafi fazla uzatmayacagim, mutfak beni bekler. Gelen misafir kus kadar oldugu icin bunlarin hepsinin bana yapildigini varsayiyorum. Kendime afiyet olsun.

Bu yazim da buralari merak eden herkese davetiye olsun. Hepinizi bekleriz..


Friday, August 1, 2014

Midye Dolma

Kanadada noel ve kis tatili alabildigine yalnizlik ve hic bir sey yapmamak demek, yasamis olanlara sorun anlatsinlar. Ne anlatacaklarsa artik!! 20 Aralik itibariyle hayat tamamen durur. Son aktivite olarak sonsuz bir market alisverisi yapilir. 2009 Araliginda Elcim beni surukleyerek goturup, marketin yarisini alisveris arabasina doldurunca, once delirdi herhalde diye dusundum. Cunku marketin yanindaki binada yasiyorduk o donemde. Beni bilen bilir, bir sey kafama yatmazsa inat ederim. Aciklamalari dinlemem, hayatta ikna olmam, karsimdakini yari yolda birakirim. O gun de oyle oldu. Tasimam bu kadar alisverisi diye tutturdum. Neyseki Elcim de benim kadar inatci, kar demedi soguk demedi yapti kitlik alisverisimizi. 

Ertesi sabahi buldu benim inadimdan vazgecmem. Oglene dogru tembel tembel kahvaltimi bitirip sordum: "Ne yapacagiz bugun??" Cevap basit: Hic bir sey..!! Nasil yani? Cunku firtina var. Sinemaya bile gitsek, cikista yollarin acik kalacagindan emin olamayiz.. "Eeee ne yapacagiz bugun??" Gene ayni cevap: Hic bir sey.. (kac kere soracak acaba manasinda bir bakis esliginde bu sefer).

O gun cidden hic bir sey yapmadik. Ertesi gun de. Taa Ocak'in 3 une kadar hic bir sey yapmadik. Gunun yarisini yemek yapip dizi ve film seyrederek, diger yarisini da o yemekleri yerken film ve belgesel seyrederek gecirdik. Marketten alinanlar zor yetti yani.. Tatilin sonuna dogru gunde 13-14 saat uyumaya basladik. Sonra da yilbasi tatillerimizi ya Istanbul'da yada Philadelphia'da gecirme karari aldik. 2013 yilina kadar basariyla uyguladik kararimizi?!?! 

Gecen kis, ilk (ve dilerim son) basarisiz tarih oldu hayatimizda. 20sinde okulun binalarini kitleyip gittiler. Delinin biri gelip, yurt binasini da kitleyeceklerini ve evden cikmamiz gerektigini  bile soyledi. Neyse sonra izni koparip evde kalabildik. Hic bir sey yapmamak icin. 

Firtina'nin hafifledigi bir gun insanlarin sahilde midye dolma yedigi dizi mi film mi, sacma sapan bir sey izledik. Disarda olmalari, manzaraya karsi sohbet ediyor olmalari bir yana, ki bunlari da henuz affedebilmis degilim, ustune bir de midye dolma yediler, limon esliginde. 

O noktada hayatta kalabilmek icin iki secenegi oluyor insanin: ya o midye dolma yapilacak, ya da ucaga binilip o midye dolmaci bulunacak. 

Kolay olani deneyelim dedik :)) (Once tabii Elcim'in takip ettigi yemek sitelerinden kolay diye tanimladigimiz secenegin mumkun oldugunu tasdik ettik. )

Iste sonuc: 


Bizim o donemki tembelligimizle de birlesince yapimi butun gunu aldi. Sonra da mutfak tezgahinin uzerinde, daha yemek masasina ulasamadan tuketildi. 

Iste tarifi: 

Malzemeler:
  • 1 kilo kabuklu midye 
  • 1 litre su
  • 1/2 yemek kaşığı tuz (yarım yemek kaşığı)
Pilavı İçin:
  • 1,5 su bardağı pirinç
  • 2 su bardağı midyeyi haşladığınız su
  • 1 çay bardağı sıvıyağ
  • Karabiber
  • Kimyon
  • Yenibahar
  • Tuz
  • 1 çay kaşığı şeker
  • Limon
  • Arzuya göre kuş üzümü ve şam fıstığı

Hazirlanisi:
 

Midyelerin kabukları bıçakla kazıyarak iyice temizlenir. Ardından soğuk suya atıp 20 dakika kadar bekletilir. Tencereye 1 litre suyu konur ve tuzeklenip kaynatilir. Kaynayan suya midyeler ilave edilir. Midyelerin ağzı suda kaynarken kendiliğinden açılmaya başlar. (Eger acilmayan olursa, onlar ölü demek, onlari yemiyoruz atiyoruz.) Açılan midyeler kevgirle sudan çıkarılır. Midyeleri kaynattığımız su pilavı için kullanılmak üzere ayırılır.

Guzelce yıkanan pirinc sıvıyağda kavrulur. Karabiber, kimyon, yenibahar, tuz ve şeker eklenip kavurmaya devam edılır. En son 2 bardak midye suyu da eklenip, karıştırilir ve kapak kapatılip, iç pilavı pişmeye bırakilir. Pilav tam kurutmadan altı kapatilir. İsteğe göre kuş üzümü ve çam fıstığı ilave edip karıştırilir ve pilav demlenmeye bırakilir.

Pilav demlendikten sonra haşlanmış midyelerin içleri pilavla doldurup ağızları kapatilir. Dibi genişçe bir tencereye midye dolmalar dizilir. (Resimde goruldugu gibi). Haşlanan mideyenin suyundan 2 bardak kadar üzerinde gezdirilir. 1,5 su bardağı da normal soğuk su eklenip orta ateşte kaynayana kadar pişirilir. Kaynadıktan sonra kısık ateşte 5 dakika daha pişirilir. Midye dolmalar ılınınca limonla servis edilir. 


Afiyet olsun :)


Bumerang - Yazarkafe