Ceyhun Kirimli has a PhD. in Biomedical Engineering with areas of competence in Molecular Biology, Genetics & Biomedical Engineering and Computational Sciences with focus on Development and Design of Biosensors.

http://www.linkedin.com/in/ceyhunkirimli
http://ceyhunkirimli.com

Ad Unit

Saturday, September 5, 2015

Nano-çelik

Bugün sizlere otomobil üretiminde çok önemli bir yeri olan çelikten ve çelik üretimindeki önemli bir gelişmeden bahsetmek istiyorum. Amerika da ve dünyanın birçok ülkesinde akaryakıt fiyatlarının düşmesi tüketiciyi yakıt cimrisi araçlar yerine daha büyük ve konforlu araçlar almaya yöneltiyor. Amerikan hükümeti ise aşırı yakıt tüketimini ve karbon dioksit salınımını azaltmak için avrupa ülkeleri gibi ek vergiler koymak yerine sorunu üretici firmaların çözmesini bekliyor. Bu soruna çözüm olarak sunulan önerilerden birisi alüminyum kadar hafif ve sağlam olan yeni bir çelik çeşidi geliştirmek. 

Bu yeni çelik tipine NanoSteel, yani Nano-Çelik ismi verilmiş. Hali hazırda kullanılan çelik üretim tesislerinde üretime uygun olarak tasarlanan Nanocelik, günümüzde kullanılan gelişmiş çelik gibi geleneksel yöntemler kullanılarak üretilebiliyor. Celige atom mikroskobu ile baktığınızda küçük zerrelerden oluştuğunu görürsünüz. Nanocelik işte bu zerrelerin boyutlarının daha küçük olmasına imkan veren termokimyasal mekanizmalar sayesinde, nano-yapıların eşsiz kombinasyonlarda birleşmesine ve böylece nanoceligin gücünün ve esnekliğinin artmasına imkan veriyor. 
Çeliğin gücünün artırılması için yapılan değişikler normalde çeliğin daha kırılgan olmasına sebebiyet vermektedir. Ama NanoSteel firmasının bu yeni geliştirdiği alaşım ve nano-yapılar, bahsettiğim zerrelerin kabalasmasini engelleyerek kırılganlığı azaltıyor. Yüksek sıcaklıklarda nano-faz düzeltmeler sayesinde gelişmiş yüksek kuvvetli celiklere göre 10 kata kadar daha küçük zerrelerin oluşması sağlanmış oluyor. Oluşturulan çelik levha tıpkı diğer çelik levhalar gibi araba fabrikalarında istenildiği gibi sekillendirilebiliyor yada islenebiliyor. 

Bu yeni ürünün araçlarda ne kadar bir hafiflemeye imkan vereceğini görmek için, Alman EDAG firması, 2011 model Honda Accord'dan uyarlanmış, NHTSA'in düşük ağırlıklı araç çalışması için tasarladığı bir araba gövdesi ile deneyler yapmış. Accord'un su anki modeline göre yüzde 30'a yakın bir hafifleme kaydedilen bu deneyler sonucunda NHTSA için tasarlanmış hafifletilmiş bir diğer Accord modeline göre ise yüzde 10 daha hafif bir değer ölçülmüş. Paralel bir çalışmada alüminyum ile yapılan bir gövdeye göre ise yüzde 4.6 daha ağır bir gövde ölçümü alınmış. Nanosteel firması, bu farkın da çeliğin işlenmesi ve sekillendirilmesinin optimize edilmesi neticesinde giderileceği görüşünde. 

Araçların hafiflemesi sadece yakıt tasarrufu için değil, performans içinde olumlu etkileri olan bir gelişme. Üretime geçer mi, geçsede ne kadar sürer, bekleyip göreceğiz...

Monday, August 24, 2015

Renault'un 2 zamanlı TSI tipi yeni Dizel Motoru

Bugünkü yazımda sizlere Renault'un geliştirdiği yeni bir dizel motordan bahsetmek istiyorum. Motor teknolojileri geliştikçe motorlarin hacimlerinin de küçüldüğü bir gerçek. Aslında 2 zamanlı supercharger kullanılan ilk dizel motor bu yeni geliştirilen motor değil. Hot rod tutkunlarının çok iyi bildiği Detroit Dizeller de 2 zamanlı ve supercharger ile çalışıyor. Roots tipi bir supercharger kullanılan Detroit dizel aslında Amerika da epey popüler...




Renault'un geliştirdiği bu yeni motorun Detroit Dizel'den farkı motor hacmi ve tabiki yeni nesil bir motor olması dolayısı ile yakıt tüketimindeki cimriliği. Söylenene göre bu yeni motor yüzde 50 verimlilik değerlerine ulaşmış durumda. Yeni nesil benzinli motorların yüzde 35'lik değerine göre bu çok iyi bir rakam. Dahası Volkswagen grubundan çok iyi tanıdığımız TSI motorları (bir kısmı) gibi, twin charger özelliğine sahip, yani alt devirler için bir supercharger üst devirler için ise bir turbocharger kullanılıyor. Üretime geçmesi durumunda şimdiye kadar üretilmiş en tasarruflu motor olması bekleniyor.


Lakabı "Powerful" yani "Güçlü" olan yeni motor henüz deneme aşamasında ve test edilen versiyonu arabalarda görmeye alışık olduğumuz hacimlerin henüz çok altında. Test edilen motorun hacmi 730 cm küp, ve 47 bg ve 67 bg üretebilen 2 versiyonu mevcut. Tork değerleri ise sırasıyla 113 ve 145 NM. bu değerleri çok daha fazla sürtünme kaybı olmadığını varsayarak 1.6 litrelik bir motora aksettirirsek, yeni motorun 147 bg güç ve 318 Nm tork'a yakın değerler kaydedeceği görülüyor. Bu değerler Renault'un avrupa pazarındaki Espace modelinde kullandığı 1.6 litrelik çift turbolu dizel motorundan az olduğu bir gerçek (Espace'in değerleri 160 bg güç ve 380 Nm tork). Fakat test edilen motorun çok daha hafif ve daha tasarruflu olması bekleniyor. Renault ayrıca, tıpkı Fiat'in 500 modeli ile yaptığı gibi, çok uzun yıllardan sonra ilk defa bu motor ile Amerika marketine de girmeyi planlıyor. Bize düşen her zaman ki gibi sabırsızlıkla beklemek...

Thursday, August 13, 2015

2016 Cadillac CTS-V


Cadillac CTS'i 2003 yılında gösterime giren Matrix serisinin ikinci filmi olan "Matrix Reloaded"'daki unutulmaz otoban sahnesinden hatırlarsınız. Bu aracın CTS-V modeli, 2004 yılında  ilk kez piyasaya sürüldü. V modelleri Cadillac'in BMW M serisine ve Mercedes'in AMG'sine cevabı olarak ta bilinir. Su anda satılan modeler arasında M3'e rakip olarak ATS-V ve M5 ve M6'ya rakip olarak da CTS-V bulunuyor. CTS-V'lerde şimdiye kadar hep Corvette motorları kullanıldı. Aracın 2016 modelinde de bu gelenek bozulmamış.



Biraz aracın performans değerlerinden bahsetmek istiyorum. 0-60 mil hızlanmasını 3.8 sn'de gerçekleştiren araç 400 metrelik drag pistini ise 11.9 sn'de tamamlıyor. Skidpad testini ise inanması güç olan 1.01 g ile geçmeyi başarıyor. 1 g'nin üzerindeki sayılar eskiden sadece süper spor araçların ulaşabileceği bir performans değeriyken günümüzde 2016 Cadillac CTS-V gibi 1863 kg'lik sedan araçların ulaşması bize teknolojinin geldiği noktayı bir kez daha gösteriyor. Fren testini ise saatte 60 mil hızla seyrederken 30 m'nin biraz üzerinde durarak geçen araç yine inanması güç bir performansa imza atıyor. Aracın yakıt tüketimi ise eski modeline göre bir hayli gelişme göstermiş. Şehir/Otoban/Karma tüketiminde 12/18/14 mpg olan değerler yeni modelde 14.9/21.5/17.3 mpg gibi etkileyici değerlere yükselmiş. Aracın kalbinde önceden de söylediğim gibi 650 bg'lik Corvetten çıkma bir LT4 V8 bulunuyor. Beygir gücü 10 bg düşürülerek 640 beygir üretilmiş Cadillac CTS-V de...Şanzıman ise direksiyondan degiştirilebilen 8 ileri bir otomatik vitesle süslenmiş. Aracın torku ise 854 Nm. Son hız ise saatte 320 km olarak tahmin ediliyor.



CTS-V'nin şasisi ise kardeşi CTS'e göre zeminde bulunan özel bir alüminyum plaka ile güçlendirilmiş. Şasinin esnemesini azaltmak amacıyla Mac-Pherson tipi gergi çubuğu bulunan araçta çok bağlantılı arka suspansiyonlar 3 kademeli Magnetic Ride (manyetik sürüş) kontrollü şoklarla süslenmiş. Önde 6 arkada 4 pistonlu Brembo marka frenler bulunan araçta yine önde neredeyse direksiyonla aynı büyüklükte soğutma kanallı fren diskleri ve arkada da soğutma kanallı diskler bulunuyor. Araçta bulunan dövülmüş alüminyum jantları ise Michelin Pilot Süper Sport lastikler sarıyor.


CTS'V de sunulan sürüş modlari ise Kar, Touring, Sport, ve Yarış modlari olarak ayarlanabiliyor. Sürüş modlari muadili araçlardaki gibi, elektrik destekli direksiyonun sertliği, gaz tepkisi, LED paneldeki gösterge çeşitleri, şanzımanın vites değiştirme hızı ve hangi devirlerde değiştirdiği gibi parametreleri ayarlayarak seçilen sürüş modunu optimize ediyor. Bunun dışında sadece Yarış moduna özel olarak, 5 farklı derecelendirme ile "preformanslı yol tutuş yönetimi" ayarlanabiliyor. Bu ayarla elektronik kontrollü denge ve yol tutuş sisteminin özellikleri (ESP olarak duyduğumuz sistemin gelişmiş versiyonu) değiştirilmiş oluyor. 



Bana sorarsanız yeni Cadillac CTS-V'nin hakkını vermek için Matrix gibi bir film çekmek ve en guzel sahnelerinden birini bu essiz araca ayırmak gerekiyor...

Monday, June 22, 2015

Yeni Ford Shelby GT350 (motor incelemesi) 



Yeni Ford Shelby GT350’nin motoruyla ilgili detaylı bir inceleme yapmak için, öncelikle motorun özelliklerinden bahsetmek gerekiyor. 5163 cm küp hacimli motor, Ford’un şimdiye kadar ürettiği en yüksek güce sahip atmosferik V8. 7500 devirde en yüksek gücü olan 526 bg. üreten bu canavar, 4750 devirde 582 Nm tork üretirken devir kesicisine ise 8250 devirde giriyor. Pistlerde parlamak için tasarlanmış bu motor Michigan eyaletinin Allen Park şehrinde her parçası yeni olarak sil baştan tasarlanmış.



Aracın krank mili dahi sıfırdan bu araca özel olarak üretilmiş. Düz tıp krank milleri, motorun on kısmına gelen ucu solda kalicak şekilde bakıldığında, piston kollarının bağlantı yerlerine 3 şekilde üretilirler (Yukarı=Y, Aşağı=A olacak şekilde, YAAY,YYAA yada YAYA). Ford motorun son haline karar vermeden önce, motorun düzeneğine göre 3 tıp krank millerinin her birini bilgisayar modellemesi ile denedikten sonra, en az 2’sini prototip olarak üretip deneyerek, motorun en iyi şekilde nefes almasına imkan veren YAYA tıp krank milinde karar kılmış. Motorun aldığı havanın maksimize edilmesinin yani sıra egzoz akışının gelistirilmeside sağlanmış (aynı sırada bulunan hiç bir silindirin krank milinin 90 derece dönmesi ile ateşleme gerceklestirmemesinden dolayı).




Atmosferik olarak dizayn edildiği için, önceden de söylediğim gibi yeni motorun tasarlanmasinda, motora giren havanın maksimize edilmesine çok önem verilmiş. Hava öncelikle çok büyük bir hava temizleme aparatindan (Hava filtresi bu aparatin içinde bulunuyor) geçtikten sonra Ford’un şimdiye kadar ürettiği en büyük emme boğazına ulaşıyor (87 mm çapında). Daha sonra salyangoz tipi emme manifoldundan geçiyor. Manifoldda bulunan kapakçıklar girdap etkisini artırarak daha verimli yanma olmasına imkan veriyor. Son olarak 14 mm lifti olan emme subaplarindan geçiyor. Bu denli yüksek devirlere ulaşabilen bir motor için bu lift gerçekten de etkileyici. Silindir kafaları ise tümü CNC’den geçmiş yanma odaları ve portlar ile önceki 5 litrelik atmosferik Mustang motoruna göre yüzde 6 daha hafifletilmiş.




Motorun sıkıştırma oranı ise 5 litrelik eski motora göre 11:1 den 12:1’e çıkarılmış. Egzoz valfleride emme valfleri gibi 14 mm’lik lifte sahip. Egzoz manifoldu ise elle kaynak yapılmış ve 4:3:1 dizaynina sahip (hidrolik direksiyon akşamının motordaki yerinden dolayı, genellikle 4:2:1 olan manifold’un uygulanamamis ve manifold bu akşamın etrafından dolandırılarak 4:3:1 olarak dizayn edilmiş).





Klasik Amerikan V8i bu versiyonuyla bence yerlerini daha Avrupai bir motora bırakıyor. Motor konusunda benim gibi ekşi kafalıları bir tarafa bırakırsak, yeni V8lerin ciddi bir beğeni toplayacağına inanıyorum.

Tuesday, June 9, 2015

FEV xDCT-7 ve xDCT-10 Çift Kavramalı Şanzıman

Bu gün ki yazıma, FEV'in SAE 2015'te sergilediği bir diğer yenilikle devam etmek istiyorum. xDCT-7 ve xDCT-10 adından da anlaşılacağı üzere çift kavramalı 7 ve 10 vitesli yeni şanzımanlar. Bu şanzımanların en büyük özelliği daha küçük hacimde daha çok vitesi bulundurarak diğer enine dingilli platformlara göre çok daha hafif olmaları...Bu tasarımın kalbinde xDCT'lerin çift kavramalı sistemlerdeki 3 şaftı (2 giriş ve 1 çıkış şaftı ) kullanma şekli yatıyor. 




Klasik sistemlerde her vites oranı iki giriş şaftından birindeki dişli (çift ve tek vitesler için ayrı giriş şaftları kullanılıyor) ve çıkış şaftındaki dişli ile belirleniyor.  Bu yeni sistemde ise bazı vitesler için oran 2 giriş şaftınında kullanıldığı komplex bir biçimde belirleniyor. Bu sayede 7 vitesli xDCT-7'da 3 vites çatalı, 3 senkronizer ve 14 dişli, 10 vitesli xDCT-10'da ise 4 vites çatalı, 4 senkronizer ve 17 vites kullanılmış oluyor. Günümüzde kullanılan en iyi 7 vitesli çift kavramalı şanzımanda ise 4 yada 5 vites çatalı, 4 yada 5 senkronizer ve 17 yada 20 dişli kullanılıyor. Yeni şanzımanların vites oranı aralığı ise bir hayli etkileyici. xDCT-7 için 8.62 ve xDCT-10 için ise 10.2. Şanzımanlar için ise şu anda henüz bir seri üretim planı belirlenmemiş. 

xDCT-7 ve xDCT-10'un giriş tork değerleri ise sırasıyla 250 ve 400 NM, güç değerleri ise sırasıyla 200 kW (268 bg) ve 140 kW (188 bg). 

Monday, May 11, 2015

Kiribati

Kiribati Cumhuriyeti Buyuk okyanusun 3.5 milyon kilometrekarelik bir bolgesine yayilmis takim adalardan olusan bir ulke. Simdilik..  Halkina Kiribaslar deniyor.. Kiribati'nin dogu ucu tarih degistirme cizgisinde yer aldigi icin her yil yeni yila ilk giren insanlar olarak hayatlarimizda yerlerini aliyorlar ve yilin geri kalaninda ben ve eminim bir cogumuz icin Kiribaslar unutuluyor.

Resmin referansi (tum bu yesil yaziyi koymam gerekiyormus-blog yazimin gerisi icin siyah karakterleri takip edin): "Kiribati on the globe (Polynesia centered)" by TUBS - Own workThis vector graphics image was created with Adobe Illustrator.This file was uploaded with Commonist.This vector image includes elements that have been taken or adapted from this:  Polynesian triangle.svg (by Gringer).. Licensed under CC BY-SA 3.0 via Wikimedia Commons - http://commons.wikimedia.org/wiki/File:Kiribati_on_the_globe_(Polynesia_centered).svg#/media/File:Kiribati_on_the_globe_(Polynesia_centered).svg



Kiribaslarin en onemli gelir kaynaklari turizm, balikcilik ve hindistan cevizi uretimi. Kiribati'ye Japonya'dan direk ulasim mevcut. 33 mercan adasindan olusan Kiribati'nin essiz dogasi ve okyanus insanlarinin eglenceli kulturu adalardan turistin eksik olmamasini garantiliyor. Okumakta oldugunuz bu yazi maalesef bir gezi yazisi degil.. hatta pek yakinda bir cografya bilgi yazisi olmaktan da cikacak.

Izledigim belgeselleri de malum buradan paylasiyorum.. ama cok uzulerek belirtmeliyim ki, Kiribati ile ilgili internette bircok video olmakla birlikte detayli ve Kiribaslarin sorunlarina yapici bir bakis acisi getiren her hangi bir yapima biz bugune kadar ulasamadik.

Yazimin amaci sizlere bir yardim cagrisini iletmek. Kiribati Cumhurbaskani Anote Tong tum dunyaya sesini duyurmaya calisiyor. Iklim degisimi yada eski adiyla kuresel isinmanin ilk kurbanlari Kiribaslar.. Ulkeleri kayboluyor.. Gelgit akintilari yavas yavas koylerini, kasabalarini yutuyor.. Su anda karbondioksit uretimini dunya capinda durdursak bile Kiribati'nin buyuk cogu sular altinda kalacak.. Cunku adalarin hemen hepsi neredeyse deniz seviyesinde.


Fotograflar http://www.traveltourismblog.com/kiribati.php den alinmistir.

Tek bir buyuk adada yasasaydik diyor Anote Tong, adanin etrafina duvar orer, mangroove agaclari ile okyanisin etskisini koylerimizden uzak tutar, belki kendimizi koruma sansimiz olabilirdi..

Maalesef karsilastiklari felaket bu kadar basit degil.. Ustelik Kiribaslar karbondioksit uretmiyorlar bile.. Okyanus suyundaki degisiklikler yuzunden hindistan cevizi agaclari da oluyor ya da verimliligini kaybediyor, avlandiklari alanlarda da balik bulmakta zorlaniyorlar..



Anote Tong'un kendisinden yasadiklairni dinlemek ve adalarin muhtesem manzarasina goz atmak isterseniz ilk onerecegim video:

Kiribati: The President's dilemma-Kiribati: Cumhurbaskaninin ikilemi

Kiribaslar cok hakli olarak multeci statusunde goce zorlanmak istemiyorlar. Hem kendi adalarinda hem de en yakin anakaralarda yatirim yaparak kendilerine bir gelecek hazirlamaya calisiyorlar.. Kiribati zaten dunyanin fakir ulkelerinden, sartlar zorlastikca daha da fakirlesiyorlar. Yabanci yatirimci ise 50 yil sonra yok olacagini dusundugu bir ulkeye yatirim yapmaktan kaciyor.

 Resim climetachange.gov.ki'den alinmistir.

Anote Tong eninde sonunda adalarini terk etmek zorunda olduklarinin farkinda.. Tek istedigi adalari insanca terk etmek ve her nereye gitmek zorunda kalacaklarsa orada siginmaci durumunda kalmamak.. Ki bu da bir istek degil, sanayilesip Kiribaslarin 4000 yildir yasadigi adalari batiran toplumlarin boynunun borcu..

Kiribati ile ilgili daha fazla bilgiye ulasmak isteyenler icin:

Wikipedia sayfasi ile baslayalim.. http://en.wikipedia.org/wiki/Kiribati

Ilkim degisimi ve Kiribati Cumhuriyeti ile ilgili Youtube videolari:

https://www.youtube.com/watch?v=9P7jXveokDY

https://www.youtube.com/watch?v=-jMddhJNr9U

https://www.youtube.com/watch?v=Z5wRA6AipH4

https://www.youtube.com/watch?v=8Vy0rZrIhFI

Elimizden ne gelirki diyenlere son sozum: en azindan biz Kiribaslarin yardim cagrisini duyalim..belki gun gelir yapabilecegimiz bir sey kesfederiz..

Friday, May 1, 2015

SAE 2015’den teknik yenilikler…

SAE international, uzay hava ve otomobil alanlarında 138 binden fazla mühendis ve teknik uzmanın üyesi olduğu küresel bir dernek. Bu yazı serimde SAE 2015 dünya kongre ve sergisinden otomotiv sektörünü ilgilendiren önemli birkaç gelişmeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.

FEV VCR

FEV VCR, FEV firmasının geliştirdiği Variable Compression Ratio (değişken sıkıştırma oranı) teknolojisinin kısaltılmış adı. içten yanmalı motorların sıkıştırma oranının ayarlanabilmesi motor teknolojisindeki yeniliklerin ve arge’lerin çok daha kolay yapılmasını sağlıyor. Ford’un ürettiği Flex Fuel (yüksek oktanli E85 yakitida yakabilen motorlar) araçlar E85 yakıtın yüksek beygir gücü potensiyelinden yararlanabilecek olması teknolojinin kazandiracaklarina güzel bir örnek. 






Daimler’in ileri gelenlerinden Dieter Zetsche’nin de söylediğine göre, şirketinin geliştirdiği DiesOtto motor konseptinin (düşük maliyetli yeni bir benzinli motorun) düşük yükler altında, sıkıştırma ile ateslemeli dizel döngüsü ile çalışabilmesi için sıkıştırma oranının ayarlanabiliyor olması gerekiyor. Evet yanlış duymadınız, dizel gibi çalışan benzinli bir motorun yapılabilmesini mümkün kılacak bu yeni teknoloji bir hayli heyecan verici. Aslında sıkıştırma oranının ayarlanabilmesi için geliştirilmiş olan ilk teknoloji FEV VCR değil. Saab’in 2000 yılında geliştirdiği eklemli silindir blogu, Nissan’in 2003’te geliştirdiği üçgenlere bölünmüş piston kolları, Lotus’un 2009 yılında silindir başlığının üzerine yerleştirdiği hareket edebilen disk, gibi örnekler önceki denemelere örnek gösterilebilir. Fakat söylendiğine göre bu denemeler üretime geçmek için fazla kompleks ve yatırım gerektiren tasarımlar.


FEV VCR’İ bu tasarımlardan farklı kılan özellik ise, çok daha basit bir dizaynı olması ve hali hazırda kullanılan içten yanmalı motorlara minimal bir değişiklikle uygulanabiliyor olması. Yeniliğin kalbinde, piston bilek pinindeki bir eksantrik (esmerkezli) “kucuk uc” bulunduran piston kolu bulunuyor. Bu yeni piston kolu sayesinde piston kolunun efektif uzunluğu, sıkıştırma oranını 8:1 ile 12:1 arasında yada 9:1 ile 13:1 arasında değiştirebilecek şekilde ayarlanabiliyor. Çalışma prensibi ise gücünü emme sırasında oluşan vakumdan yada sıkıştırma sırasında oluşan basınçtan alıyor. Bu vakum yada yüksek basınç ekzantrigi hareket ettiriyor ve piston kolunun normal “buyuk uc”u yağlama dolaşımı ile sağlanan motor yağı basıncı ile küçük ucun belirli bir pozisyonda kitlenmesini sağlıyor. Aracın karterine yerleştirilen bir kontrol ünitesi ile piston kolunun uç kapağındaki bir hidrolik valfin açılıp kapanması ile bu pozisyon ayarlanabiliyor. Bu yeniliğin en önemli avantajlarından biri, yüksek yük altında sıkıstırmanın azaltılabilmesi ile motorun gücünün önemli bir ölçüde arttırılabilmesi ve aynı zamanda yüzde 7’ye kadar yakıt tüketiminin azaltılabilmesi. FEV’in söylediğine göre teknolojinin 2020 gibi üretime geçmesi bekleniyor.

Bumerang - Yazarkafe