Ceyhun Kirimli has a PhD. in Biomedical Engineering with areas of competence in Molecular Biology, Genetics & Biomedical Engineering and Computational Sciences with focus on Development and Design of Biosensors.

http://www.linkedin.com/in/ceyhunkirimli
http://ceyhunkirimli.com

Ad Unit

Sunday, March 29, 2015

2015 Mercedes-AMG C63

Mercedes'in AMG departmanı da büyük hacimli atmosferik V8 motorlarına resmi olarak veda etmeye hazırlanıyor. Daha küçük hacimli ve turbolu V6'lere geçiş yapmaları beklenirken, görünen o ki AMG silindir sayısında azaltma yapmayı gerek görmemiş. M156 tipi motorun yerini alan M177 kodlu motorun hacmi 4.0 litre. Yani motor hacminde yüzde 35'lik bir düşüş olmuş (M156 6.2 litre idi). Bu yeni V8 AMG nin GT ve GT S modellerinde kullanılmak üzere Affalterbach'da dizayn edilmiş ve üretilmiş (AMG nin üretim merkezi). Bu ayrıntı önemli çünkü E63'un 5.5 litrelik çift turbolu motoru gibi Mercedes -Benz'in Stuttgart'daki merkezinde geliştirilmemiş. Tabi bu gelişme benim gibi mühendislik hayranı insanları heyecanlandırıyor.










Yeni motorun bloğu eskisine göre hafif fakat eklenen turbolarla toplam ağırlık eski motorla eşit olacak şekilde tasarlanmış. Turbolar ile daha küçük hacim ve güç artışından öte, çevreci bir kimlik kazandırmak istenmiş yeni nesil AMG'lere. AMG'nin iddiasına göre yeni araç muadili V8'lerle kıyaslandığında en ekonomik olanı olacakmış ve eski modele göre yüzde 32'ye kadar daha tutumlu olacakmış. Bu değerler avrupanın NEDC testleri göz önüne alınarak ulaşılan değerler, Amerikada uygulanan EPA testlerinin sonuçları ise henüz açıklanmamış. Sıfırdan 96 km/saat hıza ulaşma süresinde ise yüzde 10'luk bir gelişme sağlanmış.
GT modelinde olduğu gibi, yeni motor iki farklı beygir gücü sunan yazılımlarla satışa çıkarılacak. Bunlardan ilki, 1.1 bar basınç altında çalışarak 5500 devirde 469 beygir güç ve 636 Nm tork üretiyor, diğeri ise (GT S modeli) 1.2 bar basınç altında 503 beygir güç ve 700 Nm tork üretiyor. Yüksek basınç altında çalıştıkları için, motorların devir kesicileri ise eski modele göre 1000 devir/dakika düşerek 7000 devir/dakikaya inmiş.
Araçların egzoz sistemini geliştirmek için ise çok büyük bir çaba harcanmış. Egzoz sisteminde bulunan 3 valf değişik motor devirlerinde açılıp kapanarak her sürüş şeklinde aracı kullananlara haz vermek için tasarlanmış. Bu valflerde biri sağ ve sol egzoz borularını motora yakın kısmında birbirine bağlıyor. Komfor modunda açık kalan bu valf, egzoz gazının sağ ve sol boruların ikisinden de akmasını sağlıyor. Spor modda ise kapanarak egzoz gazının arka susturucaya yakın bulunan iki valfe yönlendirerek son susturucunun baypas edilmesini sağlıyor. Bu iki valf komfor modunda 5500 devir/dakikanın altında kapalı kalıyor ancak, komfor modunda bile olsanız bu devrin üzerine çıkarsanız açılarak geri basıncı önlemek için son susturucuyu baypas ediyorlar.










Aracın gücü ise AMG'nin 7 vitesli MCT (Multi Clutch Technology - Çok debriyajlı teknoloji) otomatik şanzımanı ile yola aktarılıyor. Bu sanzimanda klasik otomatik viteslerde bulunan tork çevirici bulunmuyor ve kalkış debriyaji kitlenerek vites geçişlerinin hızlı olması sağlanıyor (bir söylentiye göre çift debriyajli otomatiklestirilmis düz vitesler kadar hızlı). Bu kalkış debriyaji komfor moduna geçildiğinde ise kilitlenmek yerine tork sınırlaması olan bir kavrama şekli (belirli bir torkun üzerine çıkıldığında açılan) ile klasik bir otomatik şanzıman gibi vites geçişlerinin daha az agrasif olması sağlanabiliyor. AMG bu yeni modelde 4matic 4 çeker sistemini opsiyonel olarak bile sunmuyor, ama limitli kavraması olan arka difarensiyel ile güç aktarımı yapıldığından yol tutuş açısından modern arkadan itişli araçlardan hiç bir eksiği yok.

Her ne kadar benim gibi atmosferik motor tutkunu olan insanlar için yeni tıp turbolu motorlar hayal kırıklığı yaratıyor olsa da, AMG gibi üreticilerin bu geçişi daha az üzücü yapmaya çalışması ümit verici.

Thursday, March 26, 2015

CDTI'ın geliştirdiği spinel teknolojisi ile araçlar daha çevreci olacak

Benzin fiyatları almış başını giderken, arabaların motorları da git gide küçülüyor. Tabi, tüketiciyi üzmeden motoru kucultmenin ve tasarruflu olmanın tek yolu motor gücünde hissedilir bir düşüş olmasını engellemek. Bunun içinde üreticiler, yeni motorlara turbo yada supercharger (yada TSİ ların bazılarında olduğu gibi her ikisi birden) gibi aşırı besleme uygulamayı tercih ettiler. Aşırı beslemenin tasarruflu olması ve torkunun fazla olması gibi avantajların yanında, dezavantajlarida yok değil. Bu dezavantajlardan en önemlisi aşırı beslemeli araçlardaki atmosferik araçlara göre fazla olan NOx salınımı.


 NOx Milliyet Blogdaki önceki yazılarımdan birinde de bahsettiğim gibi çevreye zarar veren egzoz gazlarindan bir grubuna verilen isim. Çevreci biri olmayabilirsiniz ama yine de egzoz gazlarındaki NOx salınımı aşırı beslemeli motora sahip araçları için problem olabilir gelecekte. Çünkü ABD'de uygulaması planlanan SULEV30 gereksinimlerinde NOx salınımlarının yüzde 80'e kadar düşürülmesi öneriliyor. SULEV, "Super Ultra-Low Emission Vehicle", çevrecilerin üreticiler üzerindeki baskısını biraz azaltmak ve aslında hiç de çevreci olmayan içten yanmalı motora karşı insanların daha da tepki göstermesini engellemek için uydurulmuş bir isim. Süper, ultra gibi kelimelerin kullanılmasıyla bu amaçlanmış. Türkçesi ise; "Süper Ultra Düşük Salinimli Araç".
Bu yada benzeri (belki daha da katı...) bir sistemin yürürlüğe girmesi Avrupa ve Türkiye için de kesinlikle çok uzak görünmüyor. CDTi (Clean Diesel Technologies Inc.)'in ise bu durum için bir çözüm planı var. Hali hazırda egzozlardaki katalitik konvertorun içinde bulunan ve platin içeren bilesiklerle salınımında NOx gazlarının emilmesi ve salinmamasi mümkün fakat platin bildiğiniz gibi altından pahalı, çünkü seyrek bulunan metaller arasında. CDTi'in çözümü ise platin yada seyrek elementler kullanılmayan (lantanitler gibi), Magnezyum ve Alüminyum gibi daha çok bulunan ve ucuz metallerden oluşan spinel kristal yapısı olan bir madde kullanmak. Spinel kristal yapısı, şekilde de görüldüğü gibi kimyacıların çok iyi bildiği, yapısında oksijen bulunduran kübik bir kristal yapısı. CDTi bu materyalin egzozlarda kullanılmasıyla ilgili iki tane patenti çoktan almış durumda. Bu patentlerden birini bu linkte bulabilirsiniz. Patentte magnezyum ve alüminyum dışında bakır ve manganez gibi diğer elementlerinde kullanilabileceginden bahsetmiş. Patent sahibi biri olarak, sizi temin ederim, bu sadece bu kadar para harcamisken kimse aynı şeyi başka metallerle yapıp yatırıma zarar vermesin diye yapılıyor tabiki...
Günümüzde kullanılan katalizorlerde platin gibi değerli metallerin bulunduğu bilesiklerden oluşan bir kaplama NOx gazlarındaki oksijeni tutarken Nitrojenin ise başka bir nitrojen ile birleşmesini sağlayarak, atmosfere zararsız azot gazi olarak atılmasını sağlıyor. Tutulan oksijen ise, zararlı karbonmonoksit ve diğer hidrokarbon molekullerle birleşerek karbon dioksit ve su olarak egzozdan atılıyor.
 Patenti alınan yeni teknolojide kullanılan malzeme ise kristal yapısında bulunan maddeler oksidasyon durumlarını değiştirerek bir nevi "oksijen boşluğu" yaratabiliyorlar. Yine aynı şekilde bu oksijen karbonmonoksit ve hidrokarbonlarla birleşerek su ve kaarbondioksit olarak atılabiliyor.
 Bu teknoloji sadece dizel değil benzinli araçlarda kullanılabiliyor. Hatta, sistemin test edildiği motorlar içerisinde GM'in 2.0 litre (Türkiyede Opel İnsignia'da bulunan 2.0T motorlar) ve Mini'nin 1.6 litre direk enjeksiyonlu 4 silindirli motorları bulunuyor. Test araçlarındaki katalitik konvertorlerde değerli metaller normalden az da olsa kullanılmış (yani hiç kullanılmamış değil). Buna rağmen SULEV30 gereksinimlerinin bile yüzde 80-90 civarı altına inilmiş. Projeksiyonlara göre, 2018-2019 gibi sistemin değerli metallerin yerini tamamen alacağı düşünülüyor. 


Thursday, March 5, 2015

Ceyhun Kirimli, Mercedes, C63, AMG


Mercedes'in AMG departmanı da büyük hacimli atmosferik V8 motorlarına resmi olarak veda etmeye hazırlanıyor. Daha küçük hacimli ve turbolu V6'lere geçiş yapmaları beklenirken, görünen o ki AMG silindir sayısında azaltma yapmayı gerek görmemiş. M156 tipi motorun yerini alan M177 kodlu motorun hacmi 4.0 litre. Yani motor hacminde yüzde 35'lik bir düşüş olmuş (M156 6.2 litre idi). Bu yeni V8 AMG nin GT ve GT S modellerinde kullanılmak üzere Affalterbach'da dizayn edilmiş ve üretilmiş (AMG nin üretim merkezi). Bu ayrıntı önemli çünkü E63'un 5.5 litrelik çift turbolu motoru gibi Mercedes -Benz'in Stuttgart'daki merkezinde geliştirilmemiş. Tabi bu gelişme benim gibi mühendislik hayranı insanları heyecanlandırıyor.

Yeni motorun bloğu eskisine göre hafif fakat eklenen turbolarla toplam ağırlık eski motorla eşit olacak şekilde tasarlanmış. Turbolar ile daha küçük hacim ve güç artışından öte, çevreci bir kimlik kazandırmak istenmiş yeni nesil AMG'lere. AMG'nin iddiasına göre yeni araç muadili V8'lerle kıyaslandığında en ekonomik olanı olacakmış ve eski modele göre yüzde 32'ye kadar daha tutumlu olacakmış. Bu değerler avrupanın NEDC testleri göz önüne alınarak ulaşılan değerler, Amerikada uygulanan EPA testlerinin sonuçları ise henüz açıklanmamış. Sıfırdan 96 km/saat hıza ulaşma süresinde ise yüzde 10'luk bir gelişme sağlanmış.


GT modelinde olduğu gibi, yeni motor iki farklı beygir gücü sunan yazılımlarla satışa çıkarılacak. Bunlardan ilki, 1.1 bar basınç altında çalışarak 5500 devirde 469 beygir güç ve 636 Nm tork üretiyor, diğeri ise (GT S modeli) 1.2 bar basınç altında 503 beygir güç ve 700 Nm tork üretiyor. Yüksek basınç altında çalıştıkları için, motorların devir kesicileri ise eski modele göre 1000 devir/dakika düşerek 7000 devir/dakikaya inmiş.




Araçların egzoz sistemini geliştirmek için ise çok büyük bir çaba harcanmış. Egzoz sisteminde bulunan 3 valf değişik motor devirlerinde açılıp kapanarak her sürüş şeklinde aracı kullananlara haz vermek için tasarlanmış. Bu valflerde biri sağ ve sol egzoz borularını motora yakın kısmında birbirine bağlıyor. Komfor modunda açık kalan bu valf, egzoz gazının sağ ve sol boruların ikisinden de akmasını sağlıyor. Spor modda ise kapanarak egzoz gazının arka susturucaya yakın bulunan iki valfe yönlendirerek son susturucunun baypas edilmesini sağlıyor. Bu iki valf komfor modunda 5500 devir/dakikanın altında kapalı kalıyor ancak, komfor modunda bile olsanız bu devrin üzerine çıkarsanız açılarak geri basıncı önlemek için son susturucuyu baypas ediyorlar.



Aracın gücü ise AMG'nin 7 vitesli MCT (Multi Clutch Technology - Çok debriyajlı teknoloji) otomatik şanzımanı ile yola aktarılıyor. Bu sanzimanda klasik otomatik viteslerde bulunan tork çevirici bulunmuyor ve kalkış debriyaji kitlenerek vites geçişlerinin hızlı olması sağlanıyor (bir söylentiye göre çift debriyajli otomatiklestirilmis düz vitesler kadar hızlı). Bu kalkış debriyaji komfor moduna geçildiğinde ise kilitlenmek yerine tork sınırlaması olan bir kavrama şekli (belirli bir torkun üzerine çıkıldığında açılan) ile klasik bir otomatik şanzıman gibi vites geçişlerinin daha az agrasif olması sağlanabiliyor. AMG bu yeni modelde 4matic 4 çeker sistemini opsiyonel olarak bile sunmuyor, ama limitli kavraması olan arka difarensiyel ile güç aktarımı yapıldığından yol tutuş açısından modern arkadan itişli araçlardan hiç bir eksiği yok.



Her ne kadar benim gibi atmosferik motor tutkunu olan insanlar için yeni tıp turbolu motorlar hayal kırıklığı yaratıyor olsa da, AMG gibi üreticilerin bu geçişi daha az üzücü yapmaya çalışması ümit verici.










Wednesday, February 25, 2015

3 boyutlu yazıcı ile yazılmış arabalar (2015 Detroit Autoshow)

Local Motors firması SEMA ve Detroit gibi büyük autoshowlarda Strati EV isimli modelini 3 boyutlu yazicilarla, fuar sırasında canlı olarak üretti. Bu başarının arkasında Cincinnati Inc. firmasının yeni ürettiği BAAM isimli (Big Area Additive Manufacturing - Büyük alanda katkılı imalat) 2.1 metreye 3.6 metrelik imalat alanı olan dev bir 3 boyutlu yazıcı yatıyor.
 

Bu yeni imalat şekli arabaların dizaynı ve üretimi için çok büyük avantajlar içeriyor. Bu avantajlardan en önemlisi araçların çok daha hızlı üretilmesi ve geliştirme süreçlerinin de gerçek zamanlı olarak yapılabilmesi ve tabiki maliyeti.


Strati EV modeli adından da anlaşıldığı üzere elektrikli bir araç. Karbon fiberle güçlendirilmiş ABS plastik materyal ile aracın bütün şasisi ve kaportası 3 boyutlu yazıcı da üretilebiliyor.  Bu şasi + kaporta yaklaşık olarak 500 kg ağırlığında. Aracın üzerinde ise Türkiye'de de satışa çıkarılan Renault Tweezy'nin 16 beygirlik elektrik motoru bulunmakta. Aracın şasisini sağlamlaştırmak için kullanılan bir kaç parça 3 boyutlu yazıcı kullanılmadan üretiliyor. Aracın 6.1 kilowatt-saat'lik pili ise yaklaşık olarak 100 km'lik bir menzile sahip olmasını sağlıyor. Şimdilik aracın son hızı ise saatte 80 kilometre. Planlanan fiyatının ise 18 bin dolarla 30 bin dolar arasında olması planlanıyor. Türkiye'de elektrikli araçlara getirilen düşük ÖTV oranları göz önüne alındığında, İstanbul gibi büyük şehirlerde yaşayan ve benzine para vermekten sıkılanlar için ideal bir seçenek gibi görünüyor.


Detroit fuarındaki bir diğer araç ise Oak Ridge firmasının ürettiği Cobra. Aracın bütün çizim/dizayn, 3 boyutlu yazıcı ile imalat, birleştirilme, boyanma ve test sürüş süreci 6 hafta sürmüş. Yani hayalinizdeki bir aracın gerçeğe dönüşmesi artık bu kadar kolay.


Aracın Cobra olarak seçilmesinin sebebi ise halka açık 3 bouylu yazıcı dizayn dosyaları paylaşılan web sitelerinde hali hazırda 3 boyutlu bir modelinin olması imiş. Ayrıca Cobra kuzey amerikada bir efsane olduğu için cam, ayna, ışık vb. parçalarının çok kolay olarak bulunabilmesi. Bir diğer sebepte tabiki Shelby'nin imalat şampiyonluğun 50. yılının kutlanması. Aracın şasisi orijinalinden farklı olarak Mustang on süspansiyon sistemine uygun olacak şekilde tasarlanmış ve basılmış. Arka süspansiyon sistemi ise Cadillac ATS'ınkine uygun olacak şekilde üretilmiş. Bu araçta yine elektrikli ve on kaputunun altında A123 model 15 kilowatt-saatlik bir pil bulunmakta. Arkada ise TM4 inç firmasının ürettiği 134 beygirlik bir elektrik motoru ve buna bağlı olarak GKN marka tek vitesli bir aktarma mekanizması bulunuyor. Bütün bu değişiklerin yapılması için aracın sasinin biraz genişletilmesi gerekmiş ve tabiki 3 boyutlu yazıcı kullanıldığı için bu tıp değişiklikler ekip için hiç problem olmamış. 


Aracın toplam ağırlığı 703 kg ve 0'dan 100 km/saat hıza 5 saniyede ulaşabiliyor. Detroit autoshowda gösterime giren bu araçların verdiği mesaj ise çok açık. Bu teknoloji sayesinde prototip üretme hızı ve maliyeti çok düşüyor. İleride araçlar bu teknoloji ile uretilmese bile araçların üretiminde kullanılacak kalıpların yazıcılar ile basılması planlanıyor. Firmaların verdiği bilgiye göre yeni tasarlanmış bir gövde panelinin basılması, parlatilmasi ve jel kaplaması 2 gün alıyor. Eski yöntemlerle ise bu süreç haftalar sürüyormuş ve 100 bin dolarları aşan bir bütçe gerektiriyormuş. Aynı işlemin 3 boyutlu yazicilarla yapılması ise bir kaç bin dolar civarındaymış...


Tuesday, February 17, 2015

McLibel, 1997 ve 2005

Kis tam gaz devam ederken, biz de ailece ev-araba-okul-araba-market dizisine hapsolmus gunlerimizi geciriyoruz. Internette dizi-film-belgesel-alternatif basin videolari seyretmekten dunyanin hangi kosesinde yasadigimizi sasirdik.

En cok okudugumuz konulardan biri de McDonalds'in satislarina neler oluyor:

(Grafik Business Insider'dan alinmistir-Inhabitat.com dan da ulasilabilir). McDonalds bir turlu onleyemedigi bu dususe bahane arayadursun, yemek politikalarini degistirme konusunda cok da gonullu adimlar atmiyor. Sozu gecen bahanelerden en cok konusulani "Chipotle" gibi Meksika tarzi fast food yapan restorantlarin sayisindaki ve popularitesindeki artis. Ben tam olarak aradaki baglantiyi kurabilmis degilim. Zira Chipotle'ler Amerikada 1993ten beri mevcut, neden 2011de birden bire populerlessinler ki?!?! Uzerinde bu kadar durulduguna gore bu bahanenin, bir baglantisi vardir elbet.. Ben anlamasam da olur..

Ben sizlerle McDonald's ile ilgili cok daha eski bir hikaye paylasacagim, 1986da baslamis 2005 de sonuclanmis bir hikaye, kendilerini "siradan insanlar"olarak tanimlayan iki cesur insanin hikayesi.. Helen Steel ve David Morris'in..



McLibel, 1997de Franny Armstrong ile Ken Loach tarafindan cekilmis 52 dakikalik bir belgesel.. 2005te ikinci kismi da eklenerek 85 dakikaya uzatiliyor. Konusu McDonalds'in Ingiltere'nin karalama yasalari cercevesinde iki gonullu cevreciye actigi dava, ve sonrasinda gelisenler.

Oncelikle sizlere Ingiltere ve Irlanda'nin karalama yasalarindan biraz bahsetmek istiyorum. Bu yasaya gore, eger bir kisi yada sirket hakkinda yazili yada sozlu olarak karalayici aciklamalarda bulunursak, iddialarimizi mahkeme onunde ispatlamak zorundayiz. Ispatlayamazsak suclu duruma dusuyoruz. Karalamaya maruz kalan sirket yada kisinin ise hic bir sey yapmasi, iddialarimizin yalan oldugunu ispatlamasi gerekmiyor. Kisacasi Ingiltere ve Irlanda'da birilerinin kotu bir seyler yaptigini dusunuyorsaniz, ama elinizde ispat yoksa bu konuda konusmaniz yasak.. (Libel Laws)

Ornegin bugunlerde cevreci kurumlarin Fracking sirketleri hakkinda "sulari kirletiyorlar "demesi de yasak.. Cunku dogal gaz cikariminda kullanilan kimyasallar sirket sirri, yani sokaktaki vatandasin burnunun dibinde ne kimyasal oldugunu ogrenme hakki yok. Boylece musluklarindan alev bile aksa, seslerini cikarma sanslari yok.. cunku gerekli delillere ulasma izinleri hic mi hic yok..

McLibel diye adlandirilan dava da iki cevreciye acilmis bir karalama davasi..  London Greenpeace Grup, Londra da faaliyetlerde bulunan bagimsiz cevreci bir orgut. Uluslararasi Greenpeace orgutune bagli degiller, cunku Greenpeace'in yontemlerini cok yumusak buluyorlar. Kendileri sozlerini hic sakinmayan cinsten cevreciler..

1980lerin ikinci yarisinda, gezegenin en buyuk "fast food" zinciri McDonalds'i elestiren bir brosur hazirliyorlar. Brosurde McDonalds'in uretim agindan, kullandigi malzemelere, restoranlarindaki calisma sartlarina kadar bir cok konuda (inkar etmenin neredeyse imkansiz oldugu) ciddi elestriler getiriyorlar:

Buradan dokumanin tam metnine Ingilizce olarak ulasabilirsiniz:  McDonalds'in nesi yanlis?


London Greenpeace uyeleri hazirladiklari brosurleri restoranlarin onunde bir sure dagitiyorlar.. Brosurlerden rahatsiz olan McDonald's yonetimi, London Greenpeace'in 5 uyesinin sirketten ozur dilemelerini istiyor. Neden ve nasil bu 5 kisinin secildigi ise bir muamma.. Listenin 3 uyesi, gerekli ozuru diliyor. Helen Steel ve David Morris yazdiklari her satira cani gonulden inandiklari icin ozur dilemeyi reddediyorlar ve bu iki "siradan Londraliya" karsi 10 yil surecek bir karalama davasi aciliyor, McDonald's gibi dunya capinda yayilmis, devletlerden zengin bir sirket tarafindan..

McLibel belgeselinin ilk 52 dakikasi bu davayi anlatiyor, davanin bitiminde de 1997'de yayinlaniyor. Daha sonra Helen Steel ve David Morris Avrupa Insan Haklari Mahkemesine sikayette bulunuyorlar: Ingiltere kendilerini boylesine guclu bir sirket karsisinda hukuki olarak savunmasiz biraktigi icin. 2005 yilinda bu ikinci dava da sonuclaninca belgesel'in ikinci kismi cekiliyor.

Helen Steel ve  David Morris 1987'de:


Helen Steel ve David Morris 2005'te:


19 yillik bu zorlu sureci Helen ve David'den dinlemeniz icin sizleri "McLibel, 2005" ile basbasa birakiyorum. Cunku ben ne yazarsam yazayim, yasadiklari zorluklari, ortaya koyduklari emek ve cesareti anlatamam.  McDonals'in nesi yanlis, gelin siz de onlardan dinleyin ve kendiniz karar verin... Chipotle ve/veya benzer restoranlarin bu yanlislarda ne kadar payi var, anlarsaniz benimle de paylasin..

Bumerang - Yazarkafe