Kuzey Amerikalilar arabaya atlayip geze geze bir yerlere gitmeye "road trip" diyorlar. Ailemizce saat basi durmadan bir yere gitmek mumkun olmadigi icin, road trip kavrami bize yabanci degil. Yol uzerinde yenecek ne varsa yeriz, "dogal guzelligi olan" yollarin hepsinde poz veririz. Henuz google bizim bu aliskanligimizin farkina varip da haritalarina yesil (=dogal guzelligi olan) yollari ekleyemedi maalesef.
Bizim yolculugumuz sabahin korunde Yenikapi feribot iskelesinde basladi. Elcimlerin o zamanki evinden Yenikapiya direk yol var, denizi gorene kadar dumduz gidip sola don, sonra iskeleye kadar dumduz git.
Soldaki resim feribottan, bizim ilk selfie denememiz sayilabilir. Feribot ahalisinin haberi olsaymis, cok super olacakmis ama o gunler de selfie nin kelime anlami bile olmayabilir.
Feribottan Bandirmada inip 34 plakali araclari takip ederek guneye dogru yola koyulduk. Evden cikmadan Balikesir tabelalarini tekip etmemiz sıkıca tembih edilmisti. Tam Balikesir yoluna girdigimize emin olduk, Manyas Kus Golu tabelasi cikti karsimiza. Direksiyondaki ben olunca genelde tabelanin gosterdigi yone donmek icin yeterli zamanimiz olmaz. Neyseki bu sefer iki tabela koymuslar, biz de ikinciden donebildik.
Aylardan agustos oldugu icin parkta in cin top oynuyordu. Ne kus, ne turist, en uzucusu de o yaz cok kurak gectigi icin ne de su kalmisti parkta.
Parkin icerisinde kucuk bir muze var. Burada goc yolu Manyas Kus Golunden gecen kuslarin resimleri heykelleri mevcut. Muze gorevlisinin anlattigina gore goc doneminde gol civil civil oluyormus kus sesleriyle. Kus cennetine goc mevsiminde gitmis bir turistin kamerasindan goruntulere rastladim youtube da:
Kus cenneti
Kus cenneti milli parki uluslararasi duzeyde onem tasimakta. Parktaki kus zenginligi ve basariyla korunuyor olusu Avrupa Konseyi tarafindan 1975 yilindan beri A sinifi Avrupa Diplomasi ile odullendirilmis. 1981-1986-1991 ve 1996 yıllarında da bu diploma yenilenmiş. Dilerim kus cenneti guzelligini ve zenginligini hic kaybetmez.
Parkta bir de gozetleme kulesi bulunuyor. Kulenin merdivenlerine tirmanip en ust katindan gole tepeden bakmak kuslara en yakinlastigimiz nokta.
Pencereler ve kuledeki durbunler goc mevsiminde ile kuslari canli izleyebilirsiniz. Muzenin icerisindeki bir odada da 5 adet ekrandan kuslarin yakin cekim hallerini de seyredebilirsiniz. Kurak bir Agustos ayinda ekranlardan da kuleden de biz hic bir sey goremedik. Eldeki fotograflara bakilirsa kulenin icinde birbirimizi cekip cekip donmusuz.
Parkin icerisi ise ayri bir cennet. Park ve muze gorevlileri cok yardimsever ve bilgili. Parkta "kus mus yok simdi" diye bizden giris ucret bile almak istemediler. Kuleden iniste herkes e tek tek tesekkur edip yolumuza devam ettik.
Parktan ayrildiktan sonra Turkiye'nin sayisiz sahil kasabalarindan birine varmamiz 5 saat surdu. Arabayi park ettigimizde mide fesadi gecirmek uzereydim. Diyorum ya yol boyunca kim ne pisiriyorsa hepsini yemek zorundayiz. Yoksa aklimiz kaliyor.
Nereye mi gittik? Bir kac ipucu:
sahil |
gun batimi |
Cevap: Ayvalik. Gun batimi fotografi da Seytan Sofrasindan..
Burda ise Seytan sofrasinin panaromik goruntusu karsimizda. Ismi ile celisse de ben orda kendimi hep cennete dusmus gibi hissederim.
Ayvalik'i gecen yaz kisaca da olsa tekrar ziyaret etme firsati bulduk. Seytan sofrasina uzaktan bakabildik sadece. Guzelliginden hic bir sey kaybetmemisti. Lokmalar ve sahildeki tostcunun devasa ayvalik tostu da sanki lezzetine lezzet katmis gecen yillarda.
Onumuzdeki yaza tekrar gormek dilegiyle :))
No comments:
Post a Comment